Zeyd bin Hârise (r.a.)
Kaynaklar : Sahabeler Ansiklopedisi
İslam Ansiklopedisi
  
 

Hatice validemizin hediyesi

Küçük Zeyd daha sekiz yaşındayken
gurbete düşmüştü.
Annesiyle birlikte de­delerinin ve ninelerinin türbelerini ziyarete gittikleri bir sırada düşmanlar tara­fından esir alınmış ve Ukâz Panayırı’nda satışa çıkarılmıştı.
Orada Hakîm ibni Huzâm 400 dirhem karşılığında Hatice validemiz için satın almıştı.
Hz. Peygamber’le (a.s.m.) evlenen Hz. Hatice (r.anha), Zeyd’i Hz. Peygamber’e köle ve hizmetçi olarak hediye etti.

Hizmeti

Hz. Muhammed’in (a.s.m.) şefkat ve himayesiyle büyüyen Zeyd, onun her türlü hizmetine koşmaktan geri kalmıyor, sevgi dolu kalbini incitmemeye gay­ret ediyordu.
Küçük ruhu, sanki Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliğini hissetmişti.
Ona hizmeti büyük bir şeref ve ibadet telakki ediyordu.

Azat oluşu

Nitekim yıllar sonra babası ve amcası çıkıp geldiğinde, Hz. Peygamber kendisini serbest bıraktığı hâlde, o,“Ben insanların en hayırlısının yanında ve mukaddes beldede bulunmaktan dolayı memnunum.” diyerek onlarla birlikte gitmeyi reddetmiş ve Resûl-i Ekrem’le birlikte kalmıştı.
Peygamberimiz de onu azat etmiş ve
kendisi­ne evlatlık edinmişti.

Üçüncü Müslüman

İlahî davet geldiğinde, Hz. Hatice ve Hz. Ali’den sonra İslamiyet’i kabul et­miş, “üçüncü Müslüman” olarak iman safında yer almıştı.

Şerefin ve manevi rütbenin bedeli 

Şimdi artık Peygambe­rimize daha başka bir şekilde bağlanmış, hizmetlerine bambaşka bir şevk ve heyecanla koşar olmuştu.
Onunla yiyor, onunla içiyor, onunla ibadet ediyor, onunla vakit geçiriyordu.
Ancak bu şerefin ve manevi rütbenin de muhakkak bir bedeli vardı.
İslam’ın ilk devirlerinde, o da Resûl-i Ekrem’in maruz kaldığı zu­lüm ve işkencelerden nasibini alıyordu.
Resûl-i Ekrem’in bineğinin terkisinde, kabilelere ve cemaatlere gidiyordu.
Zaman zaman alaka görmekle birlikte çoğu zaman da kovuluyorlar, taşlanıyorlar, reddediliyorlardı.

Taif'te

Tâif’te zalim müşrik­ler, Hz. Peygamber’i taşa tutarken, mübarek vücuduna zarar erişmesin diye kendi vücudunu taşlara siper etmiş, ama yine de ayaklarından kanlar akmasına, vücudunda birçok yara açılmasına mâni olamamıştı.
Kendisinin de yaraları çoktu.
Ancak o, efendisini, Yüce Peygamber’ini düşünüyordu.

Kardeşliği

Hz. Hamza, Müslüman olduğunda, Hz. Peygamber ikisini kardeş yapmıştı.

Evliliği

Evlenme çağı geldiğinde de, Re­sû­lul­lah onu kendi evlatlarının mürebbiyesi Ümmü Eymen’le evlendirmişti.
Bu hanımı ona Üsâme’yi verdi.

Zeyd b. Muhammed

Peygamberi­mizle o kadar kenetlenmişti ki, evlatların hakiki babalarına nispet edilmesini emreden Ahzâb Sûresi’nin 5. âyeti nazil oluncaya kadar, “Zeyd bin Muhammed (Muhammed oğlu Zeyd)” diye çağırılıyordu.

Görev

Peygamberimizle birlikte Medine’ye hicret eden Zeyd bin Hârise, Mescid-i Nebevî’nin inşasından sonra da Hz. Peygamber’in emriyle genç Müslümanlardan Ebû Râfî ile birlikte Mekke’ye dönüp, Re­sû­lul­lah’ın hanımlarını ve kızlarını alıp getirmişti.

Kahraman

Hz. Zeyd, Bedir’den başlamak üzere, şehit olduğu Mute Savaşı’na kadar bütün gaza ve muharebelerde bulunmuştu.
Onun mertliği, fedakârlığı ve kahramanlı­ğı, sahabiler arasında meşhurdu.

Vekil

Resûl-i Ekrem, Müreysî Gazası’na
çıktıkları sırada, Medine’de onu kendi yerine vekil bırakmıştı.
Bu hareketiyle hem onun dirayet ve idareciliğini takdir ediyor, hem de idareciliğin soyla sopla değil, takva, fedakârlık ve dirayet ile olabileceğine dikkat çekiyordu.
Kölelik mü­essesesinin tedricen kaldırılmaya çalışıldığı bir devrede, Hz. Peygamber’in azatlı kölesini kendisi yerine vekil bırakması, çok manalı bir hadiseydi.

Kumandanlığı

Hz. Peygamber, Hz. Zeyd’i büyük gaza ve muharebelerin dışında birçok mü­him seriyye ve heyette de, emîr ve kumandan olarak istihdam etmişti.
O da hep­sinden muvaffakiyetle dönmüştü.

Mute'de şehadet

Hicret’in 8. yılında, Hz. Peygamber, Busrâ valisine, Hâris bin Umeyr’i elçi olarak gön­dermiş ve İslamiyet’i tebliğ etmek istemişti.
Ancak yolda Hâris’e rast­layan Bizans’ın Şam valisi Şurahbil, Hz. Peygamber’in elçisi olduğunu bil­diği hâlde, onu öldürmüştü.
Peygamberimiz bu habere çok üzülmüş ve “Elçiye zeval olmaz.” hükmünü çiğneyen Bizans’a bir ders vermek için

3 bin kişilik bir ordu hazırlatmış, başına da Zeyd bin Hârise’yi getirmişti.
Hz. Zeyd şehit olursa, onun yerine
Hz. Câfer, o da şehit olursa Hz. Abdullah bin Revâha kumandanlığa gelecekti.
Başta Zeyd olmak üzere, hepsi Mute’de kahramanca çarpıştı.
Pey­gamberimizin işaret buyurdukları gibi, şehadet makamına yükseldi.
İslam ordusu henüz Medine’ye dönmemişti.

Şefkat ve rikkat

Re­sû­lul­lah, Zeyd bin Hârise’nin kızını gördü.
Şehit evladı masum kızcağız, hüzünlü bir şekilde Re­sû­lul­lah’ın yü­züne bakıyordu.
Bu manzara karşısında Re­sû­lul­lah dayanamamış, şefkat ve rik­katinden ağlamaya başlamıştı.
Orada bulunan Sa’d bin Ubâde, “Ey Allah’ın Resûl’ü, bu ne hâl böyle?” diye sormuştu.
Efendimiz şöyle cevap verdi: “Bu, sevgili­nin sevgiliye hasretidir.”

Hz. Zeyd bin Hârise, Peygamberimizin yüksek ahlakının müstesna bir temsilcisiydi.
Onun feragat ve fedakârlığını, yine Peygamber ocağında yetişmiş olan oğlu Üsâme devam ettirerek babasına iyi bir halef oldu.
Allah hepsinden razı olsun!

    

(579-630)

Kabilesi : Kudaaoğulları / Yemen 
Akrabalar : Zübeyr b. Avvam'ın damadı
Babası : Haris b. Şurahbil
Anne : Suda b. Salebe
Kardeşleri : Ömer, Kays, Yezid ve Cebele
Eşler: Ümmü Eymen, Zeynep b Cahş,
Ümmü Gülsüm, Dürre,Hind
Oğulları : Üsame, Zeyd
Kızı : Rukiyye
Savaşları : Bedir, Uhud, Hendek, Mute'
ve birçok seriyye 

Esirlikten emirliğe yükselen sahabe

Ebû Üsâme Zeyd b. Hârise b. Şerâhîl (Şürahbîl) el-Kelbî, Resûl-i Ekrem’in evlâtlığı ve âzatlısı.

Bi‘setten otuz beş yıl kadar önce doğdu.
Aslen Yemen menşeli Kelb kabilesindendir.

Zeyd b. Muhammed

Hz. Peygamber’den sadece on yaş küçük olduğu halde evlâtlığı olmasından dolayı önceleri Zeyd b. Muhammed diye anılırdı.
Ancak evlâtlıkların öz babalarının adıyla anılmasını emreden âyet (el-Ahzâb 33/5) indikten sonra babası Hârise’nin adıyla anılmaya başlandı

Hibbü Resulullah

Resûlullah tarafından çok sevildiği için
“hibbü Resûlillâh” lakabıyla tanınırdı.

Kölelik macerası ve azad olması

Câhiliye döneminde henüz çocukken annesi Su‘dâ ile birlikte Benî Ma‘n’daki akrabalarını ziyarete giderken Benî Kayn mensupları tarafından kaçırıldı ve Ukâz panayırında köle olarak Hz. Hatice’nin yeğeni Hakîm b. Hizâm’a satıldı.
Hakîm onu Mekke’ye götürdü ve halası
Hatice’ye, Hz. Hatice de Resûlullah’a hediye etti.
Zeyd’in kabilesinden hac için Mekke’ye
gelenler kendisini görüp tanıdılar ve
dönüşte durumu ailesine bildirdiler.
Babası Hârise ile amcası Kâ‘b (bazı rivayetlere göre ağabeyi Cebele) yanlarına Zeyd’in fidyesini de alarak Mekke’ye geldiler, Resûl-i Ekrem’den onu geri istediler.
Resûlullah, Zeyd’i ailesiyle görüştürdü
ve dilerse kendileriyle gidebileceğini söyledi.
Fakat Zeyd, Resûlullah’ın yanında kalmayı tercih etti.
Bu olaydan sonra Resûl-i Ekrem, Zeyd’i Kâbe’nin bitişiğindeki Hicr mevkiine götürüp, “Şahit olun, Zeyd benim oğlumdur, o benim mirasçım, ben de onun mirasçısıyım!” dedi ve ardından onu âzat etti.

Seferleri

Zeyd b. Hârise Bedir, Uhud, Hendek gazvelerine, Hudeybiye seferine ve Hayber’in fethine katıldı.
Bedir zaferinin müjdesini Hz. Peygamber’in devesi Kasvâ’ya binerek Medine’ye o ulaştırdı.
Hendek Gazvesi’nde muhacirlerin sancaktarı idi.
Karede Seriyyesi, Süleym kabilesi üzerine
düzenlenen Cemûm, ayrıca Îs, Tarf,
Hismâ (Benî Cüzâm), Ümmü Kırfe (Benî Fezâre), birinci Vâdilkurâ, Medyen ve ikinci Vâdilkurâ seriyyeleri onun kumandanlığında yapıldı.
Hicretin 6. yılının Rebîülevvel ayı başında (Temmuz 627), Kureyş’in müttefiki olup Hendek Gazvesi’ne 700 kişilik bir kuvvetle katılan Benî Süleym kabilesini cezalandırmak üzere Cemûm’a gönderildi ve kabilenin üzerine baskın düzenleyerek çok sayıda esir ve ganimet elde etti.

Vekil

Sefevân ve Müreysî‘ gazvelerinde Resûlullah’a vekâlet için Medine’de kaldı.
Hz. Peygamber’in Zeyd’e olan güvenine işaret eden Hz. Âişe, “Resûl-i Ekrem, Zeyd’i bir ordu ile sefere gönderdiğinde mutlaka onu kumandan tayin ederdi.
Eğer şimdi sağ olsaydı kendisini yerine halife bırakırdı” demiştir  

Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen tek sahâbîdir

Evlilikleri

Zeyd (el-Ahzâb 33/37) birkaç defa evlendi.
Resûlullah’ın dadısı Habeşî Ümmü Eymen’le Mekke’de gerçekleşen ilk evliliğinden oğlu Üsâme doğdu.
Zeyd, Ümmü Külsûm bint Ukbe, Dürre bint Ebû Leheb, Hind bint Avvâm adlı
hanımlarla da evlilik yaptı.

Zeyneb bint Cahş ile evlendi

Bedir Gazvesi’nden sonra da Resûl-i Ekrem’in halası Ümeyme’nin kızı Zeyneb bint Cahş ile evlendi.
Ancak bu evlilik geçimsizlik yüzünden sürdürülemedi.

Boşanması

Evlenmelerine bizzat aracı olan Hz. Peygamber onların ayrılmasını arzu etmese de Zeyneb’in sırf Peygamber’in tavsiyesiyle yaptığı bu evlilik boşanma ile sonuçlandı.
Resûl-i Ekrem bu duruma üzüldü.

Arap adeti kalkıyor

Daha sonra konuyla ilgili âyetin inmesiyle (el-Ahzâb 33/37) Câhiliye döneminden kalma, evlâtlıkların boşanmış eşleriyle evlenme yasağı âdeti kaldırıldı ve Resûl-i Ekrem Zeyd’in boşadığı Zeyneb ile evlendi. 
Resûlullah’ın Zeyneb’le evlenmesinin asıl sebebi sözü geçen katı Arap âdetinin bizzat onun uygulamasıyla ortadan kaldırılmasıdır.

Zeyd’in elli beş yaşında şehid düştüğü kaydedilir.

Resûl-i Ekrem, vefatından kısa bir süre önce Bizans’a gönderilmek üzere hazırlanan (Safer 11/Mayıs 632) ve içinde Hz. Ebû Bekir ile Ömer’in de bulunduğu ordunun kumandanlığını Üsâme’ye verince bazı kişiler hoşnutsuzluklarını dile getirmiş, Resûlullah bir hutbe irat ederek bunun sebebini açıklamış ve Üsâme’ye uyulmasını emretmiştir


Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
Bugün 126 ziyaretçi (163 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol