Abdullah b Ümmü Mektûm

Abdullah Ümmü Mektûm

Abdullāh (Amr) b. Kays b. Zâide el-Kureşî el-Âmirî
(ö. 15/636)
İslâmiyet’ten önce adının Husayn olduğu, Resûl-i Ekrem’in kendisine Abdullah ismini verdiği söylenmektedir
Medineli âlimler adını Abdullah, Iraklılar ise Amr şeklinde kaydeder.
Ümmü Mektûm, annesi Âtike bint Abdullah el-Mahzûmiyye’nin künyesi olup ona nisbetle İbn Ümmü Mektûm diye tanınmıştır.
Babası Kays, Kureyş kabilesinin Âmir b. Lüey oğulları kolundandır
Hz. Hatice’nin dayısının oğludur
Bir Kur'an hâfızı.
Hakkında "Abese" sûresi indirilen bir âmâ aşık.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin ikinci müezzini.


İbni Ümmü Mektûm Hazretleri’nin gözlerini ne zaman kaybettiği hususunu şu mukaddes sohbetten öğrenmekteyiz: Hz. Enes’in (r.a.) anlattığına göre, bir defasında Hz. Cebrail, Peygamberimizin huzuruna geldiğinde İbni Ümmü Mektûm da orada bulunuyordu.
Cebrail “Gözünü ne zaman kaybettin?” diye sorunca, “Çocukken.” cevabını verdi.
Bunun üzerine Hz. Cebrail kendisine şu müjdeyi verdi: “Allah Tealâ buyuruyor ki: ‘Ben bir kulumun gözünü aldığım zaman ona cenneti mükâfat olarak veririm.’”
Bu hadiseyle de, İbni Ümmü Mektûm dünyadayken cennet müjdesini almış oluyordu.
Mekke’de İslâmiyet’i ilk kabul edenlerden biri olan İbn Ümmü Mektûm burada Resûlullah’a müezzinlik yaptı.
İbn Ümmü Mektûm, Medine’de Mus‘ab’la birlikte halka Kur’an öğretmekle meşgul oldu.
Suffe inşa edilince bir süre orada kaldı, daha sonra Mahreme b. Nevfel’in “dârülkurrâ” (dârülgıdâ) diye şöhret bulan evine taşındı.

Abese Suresi'nin Hikayesi

O, İslâm'ı öğrenme aşkıyla yanan bir gönle sahipti.
Devamlı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden yeni şeyler öğrenmek için çırpınırdı.
İslâm'ın ilk günleriydi.
Mekke-i Mükerreme'de Kureyş'in ileri gelenlerinden üç-beş kişiye Rasül-i Ekrem (s.a) Efendimiz İslâm'ı anlatıyordu.
Bu esnada İbni Ümmi Mektûm (r.a) oraya geldi.
Peygamberimizin sesini duyunca' 'Ya Resulallah Allah'ın sana öğrettiğinden bana da öğret" dedi.
Orada bulunanlardan habersiz olan İbni Ümmi Mektûm direk söze girdi.
Bu davranış Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizin hoşuna gitmedi.
İslâm'a girmelerini ümit ederek Kureyş'in ileri gelenleriyle ilgilendi.
İbni Ümmi Mektûm (r.a) birkaç defa aynı sözü tekrar etti.
Cevap alamadı.
Onun bu ısrarına Resûl-i Ekrem (s.a)'in canı sıkıldı.
Sessiz kaldı ve yüzünü çevirdi.
Kureyş'in ileri gelenlerine yönelerek onlara İslâm'ı anlatmaya devam etti.
İbni Ümmi Mektûm'a cevap veremedi.
Konuşma bitip oradan ayrılınca Cebrail aleyhisselam "Abese" sûresini getirdi.
Allah Teala bu sûre ile Habibini ikaz buyurdu.
Yapılan hareketin yanlış olduğunu duyurdu.
İnanan insan her zaman kıymetliydi...
Önce ona değer vermek gerekliydi...
Onunla ilgilenmemek hata idi...

Abese suresinin meali

Allah Teala bunu Abese sûresinde şöyle ilan etti:
1.Yüzünü ekşitti ve döndü
2.Kendisine âmâ geldi, diye.
3.Ne bilirsin, belki o temizlenecek?
4.Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek
5.Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,
6.Sen ona yöneliyorsun.
7.Onun temizlenmesinden sana ne?
8.Ama sana can atarak gelen,
9.Allah'tan korkarak gelmişken,
10.Sen onunla ilgilenmiyorsun,
11.Hayır, hayır, sakın. Çünkü o Kur'an bir öğüttür.
12.Artık dileyen onu düşünür.
13.O, değerli sahifelerdedir
14.Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde
15.Yazıcıların ellerindedir.
16.Değerli iyi yazıcıların.
Rabbimiz, bu âyetlerle Habibini uyarınca, iki Cihan Güneşi (s.a) Efendimiz Abdullah Bin Ümmi Mektûm (r.a)'ı sık sık evinde ziyaret etti.
Karşılaştığı her yerde "Ey hakkında Rabbimin beni itâb ettiği zât merhaba!" diye iltifat etti.
Ona daha fazla alâka ve sevgi gösterdi.
Hâne-i Saâdetlerine alıp götürdü.
Ridasını altına yayarak üzerine oturttu.
Onunla karşılıklı sohbet etti.
Gönlünü almak için daha sıcak ve yakından ilgilendi.

Vekil

Hz. Peygamber çeşitli vesilelerle Medine dışına çıktığı zaman İbn Ümmü Mektûm ona vekâlet etti ve geride kalanlara namaz kıldırdı.
Bu görevin kendisine on üç defa verildiği kaydedilmektedir.

Müezzin

İbn Ümmü Mektûm, Medine döneminde de Bilâl-i Habeşî ile birlikte Hz. Peygamber’in müezzinliğini yapmış, Bilâl ezanı çok erken okuduğu halde o, fecir doğup sabah namazı vakti girdiği kendisine bildirildikten sonra ezan okumasıyla tanınmıştır.

Nisa Suresi 95. ayet nüzulu

İbn Ümmü Mektûm, Tebük Gazvesi’nden sonra nâzil olan ve cihada gidenlerin geride kalanlardan üstün olduğunu, ancak mazeretlilerin bu hükmün dışında tutulduğunu bildiren âyete rağmen (en-Nisâ 4/95) o günden sonra yapılacak savaşlara katılacağını söyleyip sancağın kendisine verilmesini istemiştir.
Onun zırhını giyerek elindeki siyah bir sancakla Kādisiye Savaşı’na (15/636) katıldığı, savaştan sonra Medine’ye dönünce muhtemelen savaşta aldığı yaralar yüzünden vefat ettiği veya Kādisiye’de şehid düştüğü rivayet edilmiştir.

Şehadeti

Hz. Ömer devrinde meydana gelen Kadisiye Savaşı’na Hz. İbni Ümmü Mektûm da katılmıştı Sırtında bir zırh, elinde de siyah bir sancak bulunuyordu
Bir köşeye çekilmiş, mücahitlere şevk veriyor, cesaretlerini artırıyordu.
Gür sesiyle de düşmanı ürkütüyordu.
Savaş bittiğinde şehitler arasında Hz. İbni Ümmü Mektûm da vardı.
Allah ondan razı olsun!


Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
Bugün 90 ziyaretçi (119 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol