Zeyd bin Erkam (r.a.)
Kaynak 1- Sahabeler Ansiklopedisi
2-
İslam Ansiklopedisi


Abdullah bin Revaha'nın yanında

Hz. Zeyd, küçük yaşta babasını
kaybetmiş, yetim kalmıştı.
Abdullah bin Revâ­ha’nın şefkat
eli bu küçük yetime yetişti.
Uzun müddet onun yanında kaldı.
Ab­dullah bin Revâha (r.a) İslamiyet’i kabul edince, o da küçük yaşta Müslüman ol­du.

Savaşları

Hz. Zeyd, Bedir ve Uhud Savaşlarına yaşının küçük olması sebebiyle katılamamıştı.
Fakat bundan sonraki bütün
savaşlara iştirak etti.
Büyük kahramanlık­lar gösterdi. Peygamberimizin de katıldığı

Abdullah bin Übey ile olayı

Benî Mustalık Gazası esnasında,
meşhur mü­nafık­lar­dan Abdullah bin Übey, Peygamberimiz ve Müslümanlar hakkında ile­ri geri konuşmaya başladı.
Hz. Zeyd de oradaydı.
Bu fitne dolu sözleri duyunca çıkışmaktan kendini ala­madı, “Vallahi kavminin içinde zelil, zayıf ve nefret edilen birisi varsa o da sen­sin!
Re­sû­lul­lah ise Rahmân olan Allah tarafından aziz kılınmıştır.” dedi.
Bu söze çok içerleyen Abdullah bin Übey, “Vallahi bundan sonra seni hiç
sevmeyece­ğim!” şeklinde karşılık verdi.
Hz. Zeyd, duyduklarını Re­sû­lul­lah’a bildireceğini söyleyince de, alttan aldı,
“Ey kardeşimin oğlu, n’olur sus!
Ben sadece şaka ol­sun diye konuştum.” dedi.
Fakat Zeyd oralı olmadı, dinlemedi.
Müslümanlar arasında fitne çıkarmaya çalışan bu münafığı Re­sû­lul­lah’a bildirmeyi kendisi için mühim bir vazife ola­rak gördü.
Hemen Peygamberimizin yanına gitti, duyduklarını nakletti.
Re­sû­lul­lah, Zeyd’e inanıyordu.
Fakat meseleyi iyice tahkik etmek için,
“Ona kızmış olmayasın?!” diye sordu.
Hz. Zeyd, “Hayır, vallahi bunları aynen ondan işittim!” cevabını verdi.
Peygamberimiz, “Yanlış anlamış olmayasın ?!” diye tekrar sordu.
Zeyd (r.a.), “Hayır yâ Re­sû­lal­lah, gerçek söylüyorum, yanlışım yok.” dedi.
Peygamberimiz sorularına devam etti.
“Onun hakkında başkası sana bunları söylemiş olmasın ?!” buyurdu.
Zeyd, “Hayır, vallahi bunları ondan işittim!” ceva­bını verdi.
O sırada Re­sû­lul­lah’ın yanında birçok sahabi bulunuyordu.
Münafık Abdul­lah bin Übey’in sözlerine çok kızdılar.
Hattâ boynunun vurulmasını teklif eden­ler dahi oldu.
Fakat Peygamberimiz bunu tasvip etmedi.
Meseleyi bir de Abdul­lah bin Übey’den dinlemek için yanına çağırttı.
Bu arada bazıları, “Bunu niçin haber verdin?!” diyerek Hz. Zeyd’e çıkışıyorlardı.
Hz. Zeyd de, “Vallahi bu söz­leri babamdan da işitmiş olsaydım, yine Re­sû­lul­lah’a haber verirdim!” cevabını verdi.
Biraz sonra Abdullah bin Übey geldi. Peygamberimiz sordu: “Bunları sen mi söyledin?” Abdullah bin Übey itirafa yanaşmadı, inkâr etti.
Hayır, sana Kitab’ı indiren Allah’a yemin ederim ki, ben bunların hiçbirini söylemedim.
Zeyd size yalan söylemiştir!
Ben, şurada bulunanlardan Allah’ın beni cennete koymasına vesile olacak senden daha yakınını bilmiyorum.” dedi.
Bu konuşmadan biraz sonra, Peygamberimiz orduya hareket emrini verdi.
Meselenin böyle kapanması Hz. Zeyd’i mahcup etti.
Utancından Re­sû­lul­lah’ın yanına yaklaşamıyordu.
Bu meseleyle ilgili konuşmak isteyenlere, “Yüce Allah’ın bu hususta vahiy indirip benim mi, yoksa başkasının mı yalancı oldu­ğunu bildireceğini umuyorum.” diyordu.
Bu arada, “Allah’ım, Resûlüne sözleri­mi doğrulayacak vahyini indir!” diye dua ediyordu.

Münafikun suresi

Yorucu bir yolculuktan sonra mücahitler Medine’ye geldiklerinde, Cenâb-ı Hak, Münâfıkûn Sûresi’nin 1-8. âyetini vahyetti.
Bu âyetler Zeyd’i doğruluyor­du.
Bu vahyin son âyetleri şu mealdeydi:
“Onlar öyle kimselerdir ki, ‘Re­sû­lul­lah’ın yanında bulunanlara bir şey vermeyin de, dağılıp gitsinler!’ diyorlar.
Oysa göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah’ındır, fakat münafıklar anlamazlar.
Bir de, ‘Eğer Medine’ye dönersek, şerefli ve kuvvetli olan, hakir ve zayıf olanı ora­dan muhakkak çıkaracaktır!’ diyorlar.
Hâlbuki şeref, kuvvet ve galibiyet Al­lah’ın, Peygamber’inin ve müminlerindir; fakat münafıklar bilmezler.”

Bu âyetler nazil olunca,
Peygamberimiz, Hz. Zeyd’in kulağından tuttu ve “İş­te, Allah yolunda kulağıyla vazifesini yerine getiren genç budur!
Ey Zeyd, Al­lah seni tasdik etti!” buyurdu. Bundan sonra artık hiç kimse Abdullah bin Übey’e inanmadı.
Böyle bir şey ol­du­ğunda onu azarladılar, kınadılar.
Peygamberimiz, onun öldürülmesini isteyenlere, “Eğer öldürseydim, muhakkak onun yüzünden yer yerinden oynardı!” buyurdu.
Çünkü o, kavminin büyüğüydü.
Sevilip sayılıyordu; Peygamberimiz Medine’ye hicret etmeseydi, Medine’nin hükümdarı olacaktı.

Sabrı

Hz. Zeyd hastalandığında Peygamberimiz (a.s.m.) bu genç sahabisini ziyaret eder,
hâlini hatırını sorardı.
Bir defasında Hz. Zeyd’in gözü rahatsızlanmıştı.
Peygamberimiz ziyaretine gitmiş, duada bulunmuştu.
Bir müddet sonra gözü iyileştiğinde, “Zeyd, gözlerin öyle kalsaydı ne yapardın?” diye sordu.
Hz. Zeyd, büyük bir teslimiyet içerisinde, “Sabreder, sıkıntısına katlanırdım, yâ Re­sû­lal­lah.” cevabını verdi.
Onun bu teslimiyeti Re­sû­lul­lah’ı memnun etti, “Sabrederek o hâl üzere vefat etmiş olsaydın, muhakkak cennete girerdin.” buyurdu.

Hz. Zeyd, Re­sû­lul­lah’tan bir hayli istifade etmişti.
Hayatta bulunduğu müd­detçe Müslümanların mercii oldu.
Onların sorularını cevaplandırdı.
Tavsiye­lerde bulundu...

90 kadar hadis rivayet eden Hz. Zeyd, Hicret’in 68. senesinde Kûfe’de vefat et­ti.

Onun rivayet ettiği hadislerden birinin meali şöyledir: “Size biri diğerinden daha kıymetli iki şey bırakıyorum ki, onlara sarıldığınız müddetçe, benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz: Gökten yeryüzüne uzan­mış olan nurani bir ip olan Allah’ın Kitabı ve neslim, Ehl-i Beyt’imdir.
Bu ikisine yapışanlar, tâ Kevser Havuzu’nun başında bana gelinceye kadar asla doğru
yol­dan ayrılmayacaklardır.
Sakın, sakın!
Size bıraktığım bu iki şey hususunda, bana nasıl olur da sırt çevirirsiniz ?  

 

Ebû Amr Zeyd b. Erkam b. Zeyd el-Hazrecî (ö. 68/688)
Uhud Gazvesi’nde on üç yaşından küçük olduğu için Hz. Peygamber’in savaşa katılmalarına izin vermediği çocuklar arasında yer aldığına göre Medine’de 612 yılı civarında doğmuştur.
Hazrec kabilesinden olup ensarın meşhurlarındandır.
Resûl-i Ekrem, Zeyd ile birlikte savaşa katılmak isteyen çocukları geride kalanlara bekçilik yapmakla görevlendirmişti.
Uhud’a katılamayan Zeyd daha sonra Hendek Gazvesi’nde ve ardından gerçekleşen on dokuz gazvenin on yedisinde bulundu.
Yetim olduğundan Abdullah b. Revâha onu himayesine aldı, kendisini bineğinin arkasında Mûte Savaşı’na götürdü.
Hz. Ali’nin yakınlarından olan Zeyd, Sıffîn’de onun yanında savaştı.
Zeyd’in bu yakınlığı Hz. Ali ile ilgili Sekaleyn rivayetiyle “Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır” rivayetine , ayrıca ilk müslümanın ve Hz. Peygamber’le ilk defa namaz kılanın Ali olduğuna, Hz. Ali’nin kapısı dışında mescide açılan bütün kapıların kapatılmasına dair rivayetlere  ve Hz. Ali yanlısı daha başka haberlere de yansımıştır.
Okuma yazma bilen Zeyd vahiy kâtipleri arasında yer aldı.
Zeyd, Benî Mustalik veya Tebük Gazvesi’nde münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl’ün, “Muhammed’in yanında bulunanlara yardım etmeyin ki dağılıp gitsinler; eğer Medine’ye dönersek güçlü olanlar zayıf olanları oradan çıkaracak” dediğini işitmiş ve bunu amcası vasıtasıyla Hz. Peygamber’e bildirmişti.
Resûl-i Ekrem önce Zeyd’i çağırıp bu haberi kendisinden dinlemiş, ardından Abdullah b. Übey b. Selûl’ü huzuruna getirterek ona ve arkadaşlarına bu sözleri söyleyip söylemediklerini sormuş, onların Allah adına yemin ederek böyle bir şey söylemediklerini ifade etmeleri üzerine Resûl-i Ekrem onları haklı bulmuş, bu durumda Zeyd yalancı durumuna düştüğünden kavmi tarafından kınanmıştı.
Buna çok üzülen Zeyd geceyi üzüntü içinde geçirmişti.
Ertesi gün münafıkların o sözleri söylediklerini beyan eden âyetler
(el-Münâfikūn 63/7-8) nâzil olunca Hz. Peygamber Zeyd’e, “Allah senin doğru söylediğini bildirdi ey Zeyd!” diyerek onu sevindirmişti.
Zeyd, Kinde’de 68 (688) yılında vefat etti.

 
Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
visitor counter
 
Bugün 96 ziyaretçi (107 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol