Abdullah b. Abd bin Übeyy

Abdullah bin Abdullah bin Übeyy (r.a.)

Abdullâh b. Abdillâh b. Übeyy b. Selûl el-Ensârî, el-Hazrecî
(ö. 12/633)
Hicret’ten önce Müslüman olmuştu.
Medineli münafıkların reisi İbn Selûl’ün oğlu, sahâbî.
Asıl adı Hubâb idi.
Müslüman olduktan sonra, babasının da künye olarak kullandığı bu isim için Hz. Peygamber, “Hubâb şeytandır” diyerek adını Abdullah’a çevirdi.
Sahâbîlerin ileri gelenlerinden olan Abdullah, Bedir’den başlamak üzere Hz. Peygamber’le bütün savaşlara katıldı.


Babası baş münafık

Abdullah bin Übeyy, meşhur münafıklardandı.
İman etmeyişinin sebebi ise, Re­sû­lul­lah’a duyduğu kindi.
Çünkü o, Hazreç kabilesinin ileri gelenlerindendi.
Zengindi.
Kavmi tarafından çok se­viliyordu.
Bilgili ve dirayetli bir adamdı.
Medine’nin hükümdarı olacağı bir sı­rada,Hicret hadisesi vuku bulmuş ve İslam Devleti kurulmuştu.
Bu durum onu çok rahatsız etti.
Peygamberimize düşmanlık besledi.
Etrafındakilerle birlikte Re­sû­lul­lah’a ve Müslümanlara ellerinden gelen kötülüğü yaptılar.
Fakat Pey­gamberimizin günden güne kuvvetlendiğini görünce, çaresizlik içinde, iman et­tiklerini açıklamak zorunda kaldılar.
Ancak her fırsatta ihanet etmekten, çeşitli dedikodularla Müslümanların maneviyatını sarsmaktan da geri durmadılar.

Münafıkların başı olan, babası Abullah b. Ubeyy'e çok kızardı. 

Uhud Savaşı başlamadan önce, İslam ordusunun üçte birini teşkil eden adamlarıyla birlikte Medine’ye dönmüştü.
Neticede İslam ordusu mağlup olmuştu.
Abdullah bin Übeyy’in oğlu Hz. Abdullah, bu savaşta çok büyük kahraman­lıklar göstermiş, birkaç yerinden yaralanmıştı.
İki dişi de kırılmıştı.
Babası onun bu hâline çok sevindi: “Sen beni dinleyip, gençlerin görüşüne uyan Muhammed’i dinlemeseydin bu felakete uğramazdın.” dedi.
Hz. Abdullah böyle bir şeyden babasının memnuniyet duymasına çok üzüldü.
O, bu neticede bir hayır olduğuna inanıyordu.
Babasına: “Allah’ın takdir ettiği şeyde muhakkak bir ha­yır ve hikmet vardır.” cevabını verdi.

Babasını öldürmek için izin istedi
(Benî Mustalık Gazası)

Münâfikun sûresinde de işaret edildiği gibi (63/7-8), Müstalikoğulları Savaşı’ndan dönerken İbn Selûl, eskiden beri yürüttüğü bozguncu hareketlerine devam ederek muhacirler aleyhinde çirkin sözler sarfetmiş, “Medine’ye vardığımızda soylu ve güçlü olanlar, zelil ve güçsüz olanları oradan kovacaktır” diyerek tahrikte bulunmuştu.
Bunun üzerine Hz. Ömer, İbn Selûl’ün öldürülmesi için Resûl-i Ekrem’in emir vermesini istemiş, fakat Peygamber, “Muhammed arkadaşlarını öldürtüyor” tarzında bir ithama mâruz kalmamak için bu teklifi kabul etmemişti.
Ancak Hz. Peygamber’in bu kararını henüz duymamış olan
Abdullah Peygamber’e giderek, eğer babası öldürülecekse, daha sonra intikam hissine kapılarak bir mümini öldürmemek için, bu görevi bizzat kendisinin ifa etmek istediğini bildirdi.
Hz. Peygamber buna izin vermedi ve ona 
babasıyla iyi geçinmesini tavsiye etti.
Hz. Abdullah, babasının Re­sû­lul­lah hakkındaki sözlerini bir türlü unutamıyordu.
Mutlaka babasını cezalandırmak istiyordu, daha fazla bekleyemedi.
İler­leyip babasının önünü kesti ve: “İzzet ve kuvvetin Allah ve Resûl’üne ait olduğu­nu söyleyinceye kadar seni bırakmayacağım!” dedi.
Babası hayret içerisinde: “Demek beni Medine’ye bırakmayacaksın? !” diye sordu.
Hz. Abdullah: “Evet!” dedi, “İzzet ve kuvvetin Allah ve Resûl’üne ait olduğunu itiraf etmeyecek olur­san, boynunu vuracağım!”
Abdullah bin Übeyy, oğlunun kararlı olduğunu anla­yınca: “Ben şehadet ederim ki, izzet ve kudret Allah’a, Resûl’üne ve müminlere aittir.” de­mek zorunda kaldı.
Peygamberimiz, Hz. Abdullah’ın bu davranışından dolayı çok memnun oldu: “Allah seni hayırla mükâfatlandırsın!” buyurarak ona dua etti.
Sonra da ona, babasını bırakmasını emretti.
Bir iman kahramanı olan Hz. Abdullah, hayatının sonuna kadar İslam’a hiz­metten geri durmadı.
Abdullah, babası ölünce, hem onun vasiyetini yerine getirmek, hem de uhrevî bir fayda sağlamak ümidiyle Peygamber’e gelerek babasını kefenlemek için ondan gömleğini istedi, ayrıca cenaze namazını kıldırmasını da rica etti.
Hz. Peygamber, Abdullah’ın bağlı bulunduğu Hazrec kabilesi mensuplarını İslâmiyet’e daha çok ısındırmak için gömleğini verdi ve cenaze namazını kıldırma ricasını da kabul etti.
Ancak Hz. Ömer’in şiddetli itirazlarıyla karşılaştı.
Ardından da Tevbe sûresinin 84. âyetinin nâzil olmasıyla münafıkların cenaze namazını kıldırması yasaklandı.

Yemame Savaşında şehit oldu (634)

Hicret’in 12. yılında yapılan Yemâme Savaşı’na katıldı.
Burada çok büyük kahramanlıklar gösterdi.
Birçok yerinden yaralandı.
Neticede şehadet mertebesine erişti.
Allah ondan razı olsun!

Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
Bugün 155 ziyaretçi (209 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol