Hâlid bin Velid (r.a.)

 Ebû Süleymân Seyfullah ve Fârisü’l-İslâm Hâlid b. el-Velîd b. el-Mugıre el-Mahzûmî el-Kureşî (ö. 21/642)

Hz. Peygamber’in seyfullah unvanı verdiği meşhur kumandan sahâbî.
(583) Mekke’de doğdu.
Annesi : Lübâbe
Hâlid’in mensup olduğu Kureyş kabilesinin Mahzûmoğulları kolu hilfü’l-ahlâfa bağlı olmanın yanı sıra kubbe (savaş için para ve silâh toplanan çadır) ve “e‘inne” (süvari birliği) ile ilgili vazifeleri, ayrıca Kureyş’in süvari birliği kumandanlığını da üstlendiği için askerî gücü elinde bulunduruyor, aynı zamanda diğer Kureyş kabileleri gibi ticaretle meşgul oluyordu.
Hâlid b. Velîd İslâm dinine karşı düşmanlıkta, Hz. Muhammed’e ve ona inananlara karşı nefrette babası, diğer kabile mensupları ve Kureyş ileri gelenleri gibi düşünüyor ve hareket ediyordu.
Bu düşmanlığın ve mücadelenin öncülüğünü yapan kabilesi, hicretten sonra müslümanlara karşı başlayan silâhlı mücadelede kubbe ve e‘inne vazifelerinin tabii sonucu olarak aktif görevler üstlendi.

Bedir’de müslümanlara esir düşen kardeşi Velîd b. Velîd’i kurtarmak için savaştan sonra diğer kardeşi Hişâm ile Medine’ye giden Hâlid fidyesini ödeyerek kardeşinin serbest bırakılmasını sağladı ve birlikte Mekke’ye dönmek üzere yola çıktılar.
Müslüman olmaya karar veren Velîd yolda kardeşlerini bırakıp Medine’ye kaçtı.
Bu olaya çok sinirlenen Hâlid Medine’ye döndü ve Velîd’i zorla Mekke’ye götürerek hapsetti.
Ancak Velîd hapisten kaçıp tekrar Medine’ye gitti.
Hz. Peygamber Velîd’i, Kureyş’in elinde bulunan Ayyâş b. Ebû Rebîa ile Seleme b. Hişâm’ı kurtarıp Medine’ye kaçırmak üzere görevlendirdi.
Velîd’in onları Mekke’den gizlice kaçırdığını öğrenen Hâlid peşlerine düştüyse de Mekke’ye eli boş olarak döndü.
Hâlid b. Velîd, Uhud Gazvesi’nden
(7 Şevval 3/23 Mart 625) başlayarak Kureyş ordusunda süvari birliğinin kumandanlığını yapmaya başladı.

Müslümanların lehine sonuçlanmak üzere devam eden Uhud Gazvesi’nde, Resûl-i Ekrem’in kesin emrine rağmen bazı müslümanların Ayneyn tepesinden ayrıldığını görünce İslâm ordusuna arkadan hücum ederek savaşın neticesini değiştirdi.
Hendek Gazvesi’nde de (5/627) Kureyş ordusunun süvari birliğinin başında bulunan Hâlid zaman zaman hendeği aşmaya çalıştı.
Hudeybiye’ye gelen Resûl-i Ekrem’i ve müslümanları Mekke’ye sokmak istemeyen Kureyşliler, Usfân önünde bulunan Gamîm adlı tepeye yerleştirdikleri 200 kişilik bir süvari birliğine Hâlid b. Velîd’in kumanda etmesini kararlaştırdılar.

Müslüman oluşu

Hadiseyi Hâlid (r.a.) şöyle anlatır:
“Onlara hücum etmenin tam zamanı, diye düşündüm.
Ancak bir türlü hücum emrini veremiyordum.
Epey müddet bekledikten sonra, nasıl olduysa, arkadaşlarımla birlikte hücum etmekten vazgeçtik.
Bu durum bana çok tesir etmişti.
‘Bu zat gerçekten Allah tarafından korunuyor.’ dedim.
Şunu da söyleyeyim ki, o zamana kadar Muhammed’e karşı yapılan bütün savaşlarda bulunmuştum.
Ancak her savaştan dönüşte kendimi yanlış iş yapmış birisi olarak hissettiğimi ifade et­meliyim.”
Bu hadiseden sonra Hâlid bin Velid büsbütün kararsız bir tavır içine girmişti.
Bir ara Habeşistan’a Necâşî’ye gitmeyi düşündü.
Ancak “O, Muhammed’e uydu ve Muhammed’in Ashâbı onun yanında emniyet içinde yaşıyor.” diyerek vazgeçti.
Bizans’a ve İran’a gitmeye karar verdi.
Bir türlü yola çıkamadı.
İşte, böyle kararsızlık içinde iken, Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Hudeybiye Anlaşması dolayı­sıyla yapamadıkları umrenin kazası için Mekke’ye gelmişti.
Hâlid bin Velid, Re­sû­lul­lah ile karşılaşmamak için bir yere gizlendi.
Hâlid’in (r.a.) daha önce Müslüman olmuş olan kardeşi Velid bin Velid de Re­sû­lul­lah ile beraber gelmişti.
Kardeşi Hâlid’i bütün aramalarına rağmen bulamadı ve şu mektubu bıraktı:
“Bismillâhirrahmânirrahim.
“Bu kadar akıllı olduğun hâlde İslam’a girmekten kaçman kadar acayip bir şey görmedim.
İslamiyet gibi bir dinden kim uzak kalabilir?
Re­sû­lul­lah bana seni sordu ve ‘Hâlid nerede?’ dedi.
‘Allah onu getirir.’ dedim.
‘Onun gibiler İslam’a uzak kalabilir mi?
Mücadele ve gayretini Müslümanlar için kullansaydı onun için daha iyi olurdu.’ dedi.
Kardeşim, çabuk ulaş, fırsatları kaçırma!”
Hâlid bin Velid’in İslam’a olan alakası bu mektubu aldıktan sonra daha da art­tı.
Hususen Re­sû­lul­lah’ın kendisini sorması onu çok sevindirmişti.
Rüyasında çok dar ve kurak bir yerden geniş ve yeşil bir ülkeye çıkıyordu.
Bu rüyanın tabi­rini kesin olarak bilmemekle beraber, rüya kendisinin Müslüman oluşunda bir teşvik unsuru oldu.
Artık Re­sû­lul­lah’ın yanına gitmeye karar vermişti.
Ancak kendisine bir arka­daş aramakta idi.
Yolda Safvan bin Ümeyye’ye rastladı.
“Ey Ebû Vehb! İçinde bulunduğumuz durumu biliyor musun?
Biz çok azaldık.
Muhammed ise hem Araplara hem de Acemlere galip geliyor.” dedi.
Safvan, Hâlid’in bu konuşmasına şiddetle karşılık verdi: “Kendimden başka kimse de kalmasa, yine ona tabi olmam!”
Hâlid, onun bu gayzını ve kinini, kardeşinin ve babasının Bedir’de öldürülüşüne verdi.
Hâlid daha sonra, önceden İslam’ı kabul etmiş olan, Ebû Cehil’in oğlu İkrime bin Ebû Cehil’e rastladı ve Safvan’a söylediklerini ona da tekrar etti.
İkrime (r.a.), Hâlid’e, inancını katiyen açığa vurmamasını söyledi.
Artık Hâlid bin Velid tek başına Resûlullah’a gitmeye karar vermişti.
Eve gidip hazırlık yaptı ve hemen yola koyuldu.
Yolda Osman bin Talha’ya rastladı.
Safvan ve İkrime’ye söylediklerini ona da tekrarladı.
Osman bin Talha, Hâlid bin Velid’in teklifini kabul etti ve beraberce Resûlullah’a gitmeye karar verdiler.
Hidde’ye vardıklarında, Habeşistan’dan gelen Amr bin Âs da kendilerine katıldı.
Beraberce Medine’ye gittiler.
Gerçekten de, yakın bir zamana kadar müşrik ordularının ön saflarında Müslümanlara karşı çarpışan bu bahadırlar, şimdi hakka teslim olmuş ve biat etmek üzere Resûlullah’ın huzuruna geliyorlardı.
İki Cihan Peygamberi, şefkatli ve re’fetli nebi Hz. Muhammed (a.s.m.) gelenleri tebessümle ve sevinçle karşıladı.
Önce Hâlid bin Velid selam verdi ve Kelime-i Şehadet getirdi.

Hâlid, günahlarını bağışlaması için Allah’a dua etmesini kendisinden isteyince Hz. Peygamber, “İslâmiyet daha önceki günahları siler” cevabını verdi.
Hâlid öyle de olsa dua etmesini isteyince Resûl-i Ekrem aynı cevabı tekrarladı.
Bu cevaba rağmen, “Öyle de olsa yâ Resûlallah dua buyursanız” deyince Hz. Peygamber, “Allahım! Daha önce yaptıklarından dolayı Hâlid’i bağışla!” diye dua etti.

Müslüman olarak katıldığı ilk savaş Mûte Savaşı’dır (Cemâziyelevvel 8/Eylül 629). Hâlid bu savaşta, İslâm ordusunu Bizans ordusunca imha edilmekten kurtardı.
Medine’ye dönünce Resûl-i Ekrem kendisine “seyfullah” (Allah’ın kılıcı) unvanı verdi.

Mekke’nin fethinde (20 Ramazan 8 /11 Ocak 630), dört kol halinde şehre giren İslâm ordusunun sağ kol birliğinin kumandanlığını yaptı.

Handeme dağının eteklerinde, kumandanlığını Safvân b. Ümeyye’nin yaptığı Kureyş birliğini kısa bir sürede bozguna uğratarak şehrin fethi sırasındaki tek mukavemeti kırdı.

25 Ramazan 8 (16 Ocak 630) günü Hz. Peygamber onu Nahle vadisinde bulunan Uzzâ putunu yıkmakla görevlendirdi.

Mekke’nin fethinden sonra çevredeki bazı kabileleri İslâm’a davet amacıyla seriyyeler gönderen Hz. Peygamber, 350 kişilik bir ordunun başına Hâlid’i tayin edip Benî Cezîme kabilesi üzerine Gumeysâ’ya gönderdi (Şevval 8 / Şubat 630).
Hâlid Huneyn Gazvesi’nde hafif yaralandı.
Kendisini ziyaret eden Resûl-i Ekrem bir süre sonra, Huneyn’de yenilip Tâif’e kaçan Sakifliler’i takip etmekle görevlendirerek 100 kişilik bir süvari birliğini onun emrine verdi; ardından kendisi de Tâif’e gitti.
Hâlid b. Velîd’in Resûlullah’ın emrinde katıldığı son gazve Tebük Gazvesi’dir.
9 (630) yılında vuku bulan bu sefer esnasında bir savaş olmayınca

Hz. Peygamber tarafından bir askerî birlikle Tebük’ten Dûmetülcendel’e, Ükeydir b. Abdülmelik’in üzerine gönderildi.
Bu görevini başarıyla tamamlayıp dönen Hâlid, Rebîülâhir 10’da (Temmuz 631) 400 askerle Necran’a giderek Hâris b. Kâ‘b kabilesini İslâm’a davet etmekle görevlendirildi.

Aynı yıl Vedâ haccına iştirak etti.

İrtidad hareketlerine karşı Hz. Ebû Bekir’in yanında yer aldı.
11 yılı Cemâziyelevvel  ayında ( 632) Zülkassa’ya gitmek üzere Necid’e doğru hareket eden halifenin yanında, Fezâre kabilesinin zekât mallarına el koyup Medine’ye gönderilmesine engel olan Hârice b. Hısn el-Fezârî kumandası altındaki âsilerle yapılan Zülkassa Savaşı’nda ordunun sancaktarlığını yaptı.
Bu küçük çatışmadan sonra Hz. Ebû Bekir, diğer mürtedlerle savaşmak üzere hazırladığı 4000 kişilik ordunun başına Hâlid’i başkumandan tayin etti.
Hâlid, 27 Cemâziyelâhir 11 ( 632) tarihinde, peygamberlik iddiasında bulunan Tuleyha b. Huveylid el-Esedî’nin üzerine yürüdü.
Büzâha’da yapılan savaşta mürtedler öldürüldü, Tuleyha ise kaçtı.

Hâlid daha sonra, zekât vermeyi reddeden Temîm kabilesiyle savaşmak üzere Bütâh’a gitti.

Hâlid, Resûl-i Ekrem’in nübüvvetine ortaklık iddiasında bulunan ve bazı hokkabazlıklarla kendisine bir meleğin vahiy getirdiğini iddia eden Müseylime’nin ortadan kaldırılması için Bütâh’tan Yemâme’ye hareket etti. Yolda Müseylime ve kabilesi Benî Hanîfe’nin Akrabâ adlı yerde toplandıklarını haber alınca o tarafa yöneldi; şiddetli bir savaştan sonra mürtedlerin başı ve ileri gelenleri öldürüldü. 12 (633) yılı başında sona eren ve tarihe Akrabâ Savaşı olarak geçen bu çarpışmada yetmişi muhacir, yetmişi ensardan olmak üzere 600’den fazla şehid verildi

Hz. Ebû Bekir, irtidad hareketleri ve isyanlar bastırıldıktan sonra Yemâme’de bulunan Hâlid’i, Fırat nehrinin güney taraflarında Sâsânî İmparatorluğu ile savaşmakta olan Müsennâ b. Hârise eş-Şeybânî kumandasındaki Bekir b. Vâil kabilesine yardım etmesi için Irak’a gönderdi ve böylece İslâm tarihinde fütuhat dönemi için ilk adımı attı.

Hâlid’in başkumandan tayin edilmesiyle başlayan, bütün insanlık tarihinin en büyük ve en geniş, süratli ve tesirli, asıl bâriz vasfı devamlı ve kalıcı olan bu fütuhat sayesinde müslümanlar dünya ile temasa geçme imkânını elde ettiler.

Hâlid b. Velîd önce Irak’ta Sâsânîler’e, ardından Suriye’de Bizans’a karşı iki ayrı başkumandanlık altında başlatılan bu fetihlerin ilk zamanlarında her iki cephede de İslâm ordularına başkumandan ve kumandan olarak önemli görevler yüklendi.

Hz. Ebû Bekir, sahâbîlerle yaptığı istişareden ve Hz. Ömer’in tavsiyesinden sonra Hâlid’in Yemâme’den Irak’a gitmesini emretti.
Hâlid hemen harekete geçip önce Bahreyn’e gitti; oradan da o sırada Haffân’daki ordugâhında bulunan ve halifeden yardım istemiş olan Müsennâ ile buluşmak üzere Nibâc’a geçti Çoğunluğunu ensarın teşkil ettiği 2000 kişilik çekirdek kuvvetin sayısı Müsennâ’nın emrindeki askerlerle birleşerek 5000 kişiye ulaştı. Hâlid Nibâc’dan Basra körfezindeki Übülle’ye gitti; daha sonra Basra’nın kurulacağı bu liman şehrini küçük bir çatışmadan sonra fethetti. Fırat nehrinin güney istikametinden batıya doğru, Nehrülmerre (Nehrülmürre) diye bilinen ırmağın yanındaki büyük bir kaleyi cizye ödemelerini şart koşarak barış yoluyla ele geçiren Hâlid bölgenin idaresini Bekir b. Vâil kabilesinden Kutbe b. Katâde’ye bıraktı. Basra körfezinden Aynüttemr’e Fırat nehri boyunca uzanan toprakların İslâm devleti sınırlarına katılmasını sağladı.

Hz. Ebû Bekir Hîre’de bulunan Hâlid’e yazdığı mektupta, Dûmetülcendel’e giderek Hz. Peygamber ile yaptığı antlaşmayı bozan Ükeydir b. Abdülmelik’in üzerine yürümesini, oradan da Suriye’ye geçmesini emretti. Hâlid Irak’ta yerine Müsennâ b. Hârise’yi bırakıp Dûmetülcendel’e gitti, burayı ikinci defa fethetti ve Ükeydir’i öldürdü.

Burada iken halifenin emir ve ahidnâmesini ihtiva eden yeni bir mektubunu alınca 70 mil uzaklıkta ve kuzeybatı istikametindeki Kelb kabilesinin suyu olan Kurâkır’a gitti . 700-800 kişilik süvari birliği, Kurâkır ile Süvâ arasındaki çölü Râfi‘ b. Âmire’nin kılavuzluğu ile beş günde aştı.

Hıristiyan Gassânîler’in askerî karargâhları olan Mercirâhit’e saldırarak onları mağlûp ettikten sonra (18 Safer 13/23 Nisan 634) Busrâ’ya indi.

Burada Hz. Ebû Bekir’in Suriye fethi için göndermiş olduğu Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Şürahbîl b. Hasene ve Yezîd b. Ebû Süfyân ile buluştu.

Şehrin kuşatılması sırasında diğer kumandanlar onu başkumandanlığa getirdiler (bazı rivayetlere göre onu bu mevkiye halife tayin etmiştir). Kısa süren muhasaradan sonra Busrâ ve bu şehrin içinde bulunduğu Havran bölgesi fethedildi. Hâlid b. Velîd’in kumandası altında birleşen İslâm ordusu kuzeye doğru ilerledi ve Amr b. Âs ile Ecnâdeyn’de buluştu.

Hâlid, Bizans İmparatoru Herakleios’un kardeşi Theodoros kumandasındaki 80.000 kişilik ordu ile yapılan ve müslümanlara Filistin ve Suriye kapılarını açan Ecnâdeyn Savaşı’nda büyük bir zafer kazandı

(28 Cemâziyelevvel 13/30 Temmuz 634). Bozulup Fihl’e kaçan Bizans ordusunu takip eden Hâlid, 28 Zilkade 13 (23 Ocak 635) tarihinde vuku bulan Fihl Savaşı’nda da üstün geldi.

Dımaşk’a sığınan Bizans ordusunun ardına düşerek şehri Receb 14’te (Eylül 635) fethetti.

Fetihten bir yıl sonra Bizans ordusuyla Suriye’de son defa yapılan Yermük Savaşı’nı da kazandı (12 Receb 15/20 Ağustos 636).

Bu sırada elden çıkan Dımaşk şehrini ikinci defa fethetti.

Bu fetih esnasında yeni halife Hz. Ömer Hâlid’i azlederek yerine Ebû Ubeyde’yi başkumandanlığa tayin etti.

Hâlid bundan sonra Humus, Hama, Şeyzer ve Kınnesrîn gibi şehirlerin fethine Ebû Ubeyde’nin emri altında iştirak etti.

Hâlid’in kabiliyetini, askerî dehasını takdir edip görüşlerine daima itibar eden Ebû Ubeyde fetihler esnasında onu yanından ayırmamış, öncü birliği kumandanı olarak kendisinden faydalanmıştır.

Hâlid b. Velîd ömrünün geri kalan yıllarını geçirdiği Humus’ta vefat etti.
Kabri oradadır.


Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
Bugün 21 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol