Ayyaş bin Ebî Rabîa (r.a.)

Ayyaş bin Ebî Rabîa (r.a.)

(ö.15/636)

Hazret-i Ömer'in Medine’ye hicrette yol arkadaşı!..     Efendimiz’in Himyer kralına gönderdiği bir elçi!..

Mekke’de İslam güneşinin doğduğu ilk yıllarda Dâru’l-Erkam’dan önce İslam’la şereflenen bir sahâbi!..
Habeşistan’a hicret eden ikinci grubun içinde yer alan bir muhacir!..
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in Himyer kralına gönderdiği bir elçi!..
Hazret-i Ömer radıyallahu anh’ın Medine’ye hicrette yol arkadaşı!..


Kureyş’in Mahzumi koluna mensubtur.
Mekke’de doğup büyüdü.
Ayyaş, Güzel bir hâle sahip, dirlikli, müreffeh yaşayan manalarına gelen bu kelime, zahireci ve ekmekçi manasında da kullanılmaktadır.

Ebû Cehil’in ana bir kardeşidir.
Hâlid b. Velîd amcazadesi, aynı zamanda.

İlk müslümanlardan

Hz. Peygamber daha Dârülerkam’a gitmeden önce müslüman oldu
Hz. Ayyaş, İslam davetine ilk uyan bahtiyarlardandır.

Habeşistana 2.kafilede 

Habeşistan’a hicret eden ikinci kafilede hanımı Esmâ ile beraber o da bulunuyordu.
Oğlu Abdullah orada doğdu.
Tekrar Habeşistan’dan döndüklerinde, ikinci bir hicret başladı... Hz Ömer ile Medine’ye hicret

(Mekke’den ilk ayrılanlardan Hz. Ömer, müşriklerin şaşkın bakışları önünde Kâbe’de iki rekât namaz kıldıktan sonra, “Anasını ağ­latmak, hanımını dul bırakmak ve çocuklarını yetim koymak isteyen varsa, şu vadinin arkasına gelsin, bana kavuşsun!” diye meydan okuyarak yola çıktı.
Hz. Ayyaş bin Ebî Râbiâ ve Hz. Hişam bin Âs ona arkadaşlık ediyordu.
Daha sonra kendilerine katılanlarla birlikte 20 kişilik bir kafile Medine yolunu tuttu.)

Ebu Cehil, Ayyaş (ra)'ın peşinde

İmansız güruhun reisi Ebû Cehil, Hz. Ayyaş’ın Mekke’den ayrıldığını duyunca kardeşi Hâris b. Hişam’ı yanına alarak peşlerine düştü ve Kuba'da yetişti.
Kurduğu sinsi planla Hz. Ayyaş’ı kandıracak, tekrar getirecek ve işkenceye tabi tutacaktı.
Ebû Cehil, hicret eden Müslümanların yanına gelerek Hz. Ayyaş’ı buldu.
Onun merhamet hissini tahrik etti: “Annen yemin etti.
Sen dönmedikçe ne başına tarak vuracak, ne de güneşin altından gölgeye çekilecek.
Git, onu kurtar.”
Hz. Ayyaş’ın yumuşadığını hisseden Hz. Ömer müdahale etti.
Onu uyarmak istedi, Fakat Hz. Ayyaş gitmekte kararlıydı.
(Hem annemi ziyaret ederim hemde Mekke'de kalan malımı alırım dedi)
Israr edince, Hz. Ömer ona devesini verdi, “Bunlardan şüphelenirsen deveye bin, kaç ve kurtul!” dedi.

Sinsi oyun

Ebu Cehil ona sinsice yaklaştı ve: “Ey kardeşim! Vallahi bu devem artık beni taşıyamıyor!
Sen beni şu devenin üzerine, terkine alamaz mısın?” dedi.
O da gayet saf ve samimi olarak: “Olur!” deyip devesini çöktürdü.
Devesinin üstünden yere indiği zaman, müşrik iki kardeşi üzerine çullandı.
Ayyaş Bin Ebi Rebia radıyallahu anh’ın ellerini, kollarını sımsıkı bağladılar.
O vaziyette Mekke’ye götürdüler.
Gündüzün aydınlığında Mekke’ye girdiler.
Kendilerini karşılayanlara şöyle seslendiler :
“-Ey Mekkeliler! Bizim bu beyinsizimize yaptığımız gibi siz de kendi beyinsizlerinize böyle yapınız!”
Onu elleri bağlı vaziyette annesinin yanına götürdüler. Hatta Ebu Cehil ile Haris onu dövdüler.
Uzun müddet de Medine’ye dönmesine engel oldular.”

Ankebût : 8

Ayyâş Bin Ebi Rebia radıyallahu anh’ın başından geçen bu hâdise üzerine şu âyet-i kerime nâzil oldu: “Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir.
Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana şirk koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme!
Dönüşünüz ancak Bana’dır.
O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.”


Peygamberimiz'in üzüntüsü

Onun ve onun vaziyetinde olan bazı müslümanların durumuna çok üzülen Hz. Peygamber uzunca bir müddet sabah namazlarında rükûdan doğrulduktan sonra, “Allahım! Velîd b. Velîd, Seleme b. Hişâm, Ayyâş b. Ebû Rebîa ve Mekke’deki diğer güçsüzleri kâfirlerin elinden kurtar” diye dua etmiştir
Velid (r.a.), Mekke'de bir müddet hapis olarak kaldı.
Fakat bir ara fırsatını bulup kaçtı, Medine'ye geldi.
Peygamberimizin huzuruna çıktı.
Peygamberimiz, Hz. Ayyaş ile Ebû Seleme'nin (r.a.) ne durumda olduğunu sordu.
Velid onların şiddetli işkencelerle kıvrandırıldığını söyledi.
Peygamberimiz müteessir oldu.

Peygamberimiz Ayyaş (ra)'ı kurtarması için Velid (ra)'e görev veriyor

Hz. Velid'i, inançları yüzünden bunca çile ve ıstırap çeken bu İslam kahramanlarını kurtarmakla vazifelendirdi.
Hz. Velid çok yorgundu, ama hiç vakit geçirmeden tekrar Mekke'ye hareket etti.
Resûlullah'ın emrini vakit geçirmeden yerine getirmek istiyordu.
Yorucu bir yolculuktan sonra Mekke'ye ulaştı. Şehre geceleyin girdi.
Onların hapsedildikleri yeri buldu.
Üzeri açık olan bir yere  hapsedildiklerinden, duvardan atlayarak içeri girdi.
İkisi de, kaçmasınlar diye ayaklarından bir taşa bağlanmışlardı.
Kılıcını çıkardı, bağlandıkları ipi kesti.
Sonra da hemen oradan uzaklaştılar.
Müşrikler onların kaçırıldığını fark etmeden biraz yol almaları gerekiyordu.
Durmadan dinlenmeden yürüdüler.

(üç günlük yolculuktan sonra Umretul kaza'dan dönmekte olan müslümanlarla birlikte Medine'ye geldiler) 
Sabahleyin durumdan haberdar olan müşrikler, etrafa adamlar göndererek onları aradılar, (Usfan'a kadar) fakat bulamadılar
Hz. Velid bin Velid (r.a.) onları kurtardı

Büyük savaşlara katılamadı

Ayyâş esir olduğu için Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına bu yüzden katılamadı

Elçi, Ayyaş (ra) Himyer yurdunda

Peygamberimiz, ilk İslam Devleti’nin reisi vazifesindeydi.
Sıra diğer devletlerle münasebete geldi.
Devlet başkanlarını ve kabile reislerini hak dine davet etmek için her birine ayrı mektup yazarak birer elçiyle gönderdi.
Hz. Ayyaş’ı da bugünkü Güney Yemen’de yaşayan Himyer kabilesi reislerinden Mesruh ve Nuaym bin Abdi’l-Külâl’e gönderdi.
Hz. Ayyaş, Himyer yurduna gitti.
Peygamberimizin talimatına göre hareket etti.
Oradan ayrıldıktan sonra, Himyerlilerin reisleri bir elçiyle mektup göndererek Müslüman olduklarını bildirdiler.

Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer zamanında

Hz. Ebû Bekir devrinde Suriye’nin fethine katılan ve üstün kahramanlıklar gösteren Hz. Ayyaş Şam’dan döndükten sonra Mekke’de vefat etti.
(Hicrette yol arkadaşı, Emirü’l-mü’minin Hazreti Ömer radıyallahu anh’in hilâfeti zamanında Şam’da vefat etti.)
Allah ondan razı olsun!.


Beyyine Suresi ve tebliğ

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ayyaş ibni Ebi Rebia radıyallahu anh’a mektubu verirken şu tavsiyede bulundu:
“Sen, onların yurduna varınca, geceleyin girmeyeceksin.
Sabaha kadar bekledikten sonra, güzelce bir abdest al.
İki rekat namaz kıl.
Allah’tan kurtuluş ve kabul dile ve Allah’a sığın.
Mektubu onlara sağ elinle ve sağ taraflarından ver!
Seni kabul ettikleri zaman, onlara Beyyine sûresini oku!”
Meâlen:
Bismillâhirrahmânirrahîm
1- Apaçık delil kendilerine gelinceye kadar ehl­i kitaptan ve müşriklerden inkârcılar (küfürden) ayrılacak değillerdi.
2,3- (İşte o apaçık delil,) Allah tarafından gönderilen ve en doğru hükümleri havi tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir.
4- Kendilerine kitap verilenler ancak o açık delil (Peygamber) kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler.
5- Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu.
Sağlam din de budur.
6- Ehl­i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedî olarak kalacakları Cehennem ateşindedirler.
İşte halkın en şerlileri onlardır.
7- İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.
8- Onların Rableri katındaki mükâfat­ları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir.
Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır.
Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O’na saygı gösterenler) içindir.

Sûreyi böylece okuyup bitirdiğin zaman: “Ben Muhammed’e iman ettim ve ben ona iman edenlerin ilkiyim!” de!
Onlar sana hiçbir hüccet getirmezler ki, boşa gitmesin!
Hiçbir yaldızlı kitap getirmezler ki, nuru sönmüş olmasın.
Onlar sana kendi dilleriyle birşey okudukları zaman “Allah bana yeter!” de ve sonra şu âyeti oku!”
Meâlen:

“Ben Allah’ın indirdiği her kitaba inandım.
Aranızda adaleti yerine getirmekle de emrolundum.
Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir!
Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de size aittir.
Bizimle sizin aranızda hiçbir mücadele yoktur.
Allah hepimizi biraraya toplayacaktır.
Dönüş ancak O’nadır!”
(Şûra: 15)

Ayyaş Bin Ebi Rebia radıyallahu anh der ki: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in bana emrettiği şeyleri yaptım.
Yanlarına vardığım zaman, onlar süslenmiş, süslü elbiselerini giymiş bulunuyorlardı.
Onlara: “Ben Resûlullah’ın elçisiyim!” dedim.
Beni kabul ettiler.
Resûlullah’ın buyurduğu gibi oldu.”

(İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 282-283. M. Asım Köksal, İslam Tarihi 7/370-372.)


Resulullah'ın (sav) mektubu

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Tebük Seferinden sonra Ayyaş Bin Ebi Rebia radıyallahu anh’ı çevredeki krallara elçi olarak gönderdi.
Himyer ve Hemedan krallarına mektubunu onunla ulaştırdı.

Mektup şöyle yazılmıştı:

“Bismillâhirrahmânirrahîm
Allah’ın Resûlü Muhammed Peygamberden Haris Bin Abdi Külâl’e, Nuaym Bin Abdi Külâl’e, Meâfir ve Hemdan kralı Numan’a!..
Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a, sizlere olan hidayetinden dolayı hamd ederim.
Bundan sonra malûmunuz olsun ki; Rum toprağından dönüşümüzde elçiniz bizimle buluştu.
Sizin kendisini ne için gönderdiğinizi tebliğ etti.
Hakkınızda bilgi verdi.
İslâm dinine girdiğinizi ve müşriklerle savaştığınızı bize bildirdi.
Eğer siz Allah’a ve Resûlüne itaat eder, namazı kılar, zekat verir, ganimetlerden Allah’a ait beşte biri, Resûlullah’ın hissesini ve kendisine seçilip verilecek şeyi ve mü’minler üzerine farz kılınan sadakayı, kaynak suların suladığı ve göğün suladığı şeylerin de uşrünü verirseniz Yüce Allah sizi doğru yoluna koymuş bulunur.
Yahudilik veya Nasranîlikde kalanlar ise, dinlerinden zorla döndürülmezler.
Ergenlik çağına giren her erkek veya kadın, hür veya köle Meâfirî (Yemen elbis­esi) veya bunun dengi bir elbisenin kıymetine göre tam bir dinar cizye ödemekle mükellef tutulur.
Bunu Resûlullah’a ödeyen kimse Allah’ın ve Resûlünün himayesinde bulunur.
Kim de bunu reddederse, o, Allah’ın ve Resûlünün düşmanıdır.”
(İbn İshak,c.4, s. 236)
Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz, ikinci mektupta da şunları yazmıştı: “Sizler, Allah’a ve Resûlüne iman ederseniz, selamete, güvenliğe erersiniz.
Hiç şüphesiz, bir olan, eşi ortağı olmayan Allah, Musa’yı âyetleriyle (mucizeleriyle) gönderdi.
İsa’yı kelimeleriyle yarattı.
(Fakat) Yahudiler, ‘Üzeyr Allah’ın oğludur!’ dedi.
Nasrânîler de, ‘Allah, üçün üçüncüsüdür. İsa Allah’ın oğludur!” dediler.
 



Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
visitor counter
 
Bugün 127 ziyaretçi (137 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol