Abbad b.Bişr (ra)

Abbad bin Bişr (r.a.)

Evs Kabilesi'nin Eşheloğulları kolundan idi.
Peygamberimiz (s.a.v)'in Medine'ye hicretinden önce oraya öğretmen olarak gönderdiği Mus'ab b. Umeyr (r.a) vasıtasıyla müslüman oldu.
Hicretten sonra Hz. Peygamber (s.a.v) O"nunla Utbe b. Rebia (r.a) arasında kardeşlik bağı (muahat) oluşturdu.

Hz Aişe annemizden rivayet

Mü'minlerin annesi Hz. Aişe (r.anha)'nin O'nun ve O'ndan sonra müslüman olan diğer iki Ensar hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir.; "Ensar'dan üç kişi vardır ki, fazilette hiç kimse onların üstüne çıkamamıştır.
Hepsi de Benî Abd-il Eşhel'den olan bu şahıslar:
Said İbni Muaz,
Üseyd bin Hudayr ve
Abbad bin Bişr'dir.
"
Hz. Âişe (r. anha)'den rivayete göre birgün Rasul-i Ekrem (s.a.v) mescidde namaz kılan (veya Kur'an okuyan) Abbad'ın sesini duyunca; "Âişe! Bu Abbad'ın sesi değil mi?" diye sordu.
Abbad olduğunu öğrenince de, "Allah'ım, Abbad'a merhamet et!" diye dua etti.
Hz. Abbad (r.a.), Ensar’ın ileri gelenlerindendi.

Efendimizin (sav) muhafızlarından

Bedir, Uhud ve Hendek Savaşlarının yanı sıra Peygamber Efendimizle birlikte bütün savaşlara iştirak etti.
Cihat meydanlarında büyük fedakârlıklar gösterdi.
Bazı sahabiler, savaş esnasında Peygamberimizin yanı başında nöbet bekler, gelebilecek muhtemel bir tehlikeye karşı onu korurlardı.
Abbad bin Bişr de, Peygamber Efen­dimizin muhafızlarından biriydi.

Uykusuz olduğu, yorgun bu­lunduğu zamanlarda dahi bu hizmetini ifa eder, gönüllü olarak Re­sû­lul­lah’ın muhafızlığını yapardı.

Hudeybiye Musalahası'na giderken yirmi kişilik öncü kuvvetin kumandanlığını yaptı.

Secere-i Rıdvan'da bulunan ashabdan olma şerefini kazandı.

Hayber Seferi'nde de öncü kuvvetlerin kumandanı oldu.
Yolda yakalamış olduğu bir casusu konuşturmak suretiyle Hayberlilerin durumları hakkında bilgi almıştır.
Bu casus, kendisine İslam anlatılınca daha sonra müslüman olmuştur.

Ka'b b.Eşref'i katleden fedai

Abbad b. Bişr Hazretleri, müslümanları şiirleriyle zemmeden, müslümanlar aleyhine Mekkelileri ve Arapları kışkırtan, yahudi zenginlerinden ve şairlerinden meşhur Ka'b bin Eşrefi katleden fedailerden biridir.
Bu hareketi ile Rasul-i Ekrem'in dualarına mazhar olmuştur.

Gözcülük görevi

Peygamberimiz, bazı mühim vazifelere Hz. Abbad’ı gönderirdi.
O, Re­sû­lul­lah’ın emir­lerini eksiksiz bir şekilde yerine getirir, üzerine aldığı hizmeti başa­rıyla ifa ederdi.
Re­sû­lul­lah umre seferinde onu bir süvari birliğinin başında, müşriklerin hareket ve davranışlarını gözetlemek ve keşfetmek için gönderdi.

Beni Mustalık kabilesine öğretmenlik yaptı

Bir defasında da Benî Mustalık kabilesine Kur’ân öğretmek ve zekât toplamak­la vazifelendirdi.
Hz. Abbad, Benî Mus­talıkların yanında 10 gün kaldı.
Onlara Kur’ân-ı Kerim okuttu, İslam’ın esaslarını öğretti.
Zekâtlarını da alarak mem­nun bir şekilde Peygamberimizin yanına döndü.

Takvası

Hz. Abbad’ın sabahlara kadar ibadet ettiği geceler çok olurdu.
Abbad bin Bişr, namazlarını son derece huşu içerisinde eda ederdi.
O anda kıl­dığı namazın “son namaz”ı olduğunu düşünürdü.

Nöbette başına gelen olay

Zâtürrika Seferi dönüşüydü...
Hz. Abbad, Peygamberimizin hemen yanı ba­şında bulunuyordu.
Vakit geceydi.
Re­sû­lul­lah, mücahitlerin istirahat etmesi için mola verilmesini emretti.
Muhtemel bir baskına karşı nöbet beklenmesini uy­gun buldu.
Bu hizmet için iki gönüllü arıyordu.
Sahabilerine sordu: “Bu gece bi­zi kim bekler?”
Muhacirlerden Ammar bin Yâsir, Ensar’dan da Abbad bin Bişr ayağa kalktılar.
Aynı anda ikisi birden: “Biz bekleriz yâ Re­sû­lal­lah!”diyerek öne atıldılar.
Peygamberimiz onlara şu talimatı verdi: “Öyleyse vadinin ağzında bekleyiniz ve etrafa göz kulak olunuz.”
İki kahraman, vadiye doğru ilerlediler.
Hz. Abbad, Ammar’a sordu: “Gecenin başında mı beklemek istersin, sonunda mı?”
Hz. Ammar, önce beklemeyi kabul etti.
Nöbete durdu.
Abbad da hemen namaza başladı.
Bu sırada çok yorgun olan Ammar uyuyuverdi.
Abbad bin Bişr’in, arkadaşının uyuduğundan haberi yok­tu.
Namazına devam ederken, mücahitleri takip eden bir müşrik onu gördü.
Bu fırsatı kaçırmak istemedi.
Hemen yayına bir ok yerleştirip fırlattı.
Müşrikin oku Hz. Abbad’a saplandı.
Hz. Abbad, İlahî huzurdaydı.
Öyle bir huşu içindeydi ki, vücuduna saplanan ok değil, sanki bir dikendi…
Hiç tavrını bozmadı.
Eliyle oku çekip çıkardı ve yere bıraktı.
Namaz kılmaya devam etti.
Üçüncü defa fırlayıp gelen oku da öbürleri gibi eliyle çıkarıp yere koydu, rükû ve secdeye vardı.
Selam verdi.
Artık iyice hâlden düşmüştü.
Gitti, arkadaşını uyandırdı.
Hafifçe: “Kalk, otur!
Ben kımıldamayacak hâlde yaralandım.” dedi.
Gözlerini açan Hz. Ammar bir de ne görsün, Abbad’ın her tarafından kanlar boşalıyordu!
Durumu anlamıştı: “Sübhanallah!
O müşrik sana ilk oku attığı zaman beni niçin uyandır­madın?!” diye sordu.
Hz. Abbad şu karşılığı verdi: “Ben namazda uzun bir sûreye başlamıştım.
Sûreyi bitirmedikçe kesmek is­temedim.
Oklar üzerime art arda gelmeye başlayınca, uyandırıp sana haber ver­mek için okumayı kestim,rükûa vardım.
Vallahi Re­sû­lul­lah’ın korunmasını emrettiği boğaz ağzını korumayıp kaybetmiş olmaktan korkmasaydım, sûreyi bitirmeden kendim biterdim [ölürdüm]!”
Onların bu konuşmasını fırsat bilen müşrik oradan uzaklaştı.

Keramet

Üseyd bin Hudayr ile birlikte Re­sû­lul­lah’ı ziyarete gitmişlerdi.
Geç saate kadar nurlu sohbetinde bulundular.
Huzurdan ayrıldıklarında ortalık iyice kararmıştı.
Birden ellerindeki baston ışık vermeye,
yollarını aydınlatmaya başladı.
Birbirlerinden ayrılınca ışık ikiye bölündü.
Her biri kendi bastonunun ışığında yürüyerek evlerine gittiler.

Yemame Şehidi

Abbad bin Bişr, Allah yolunda şehit olmayı çok arzuluyordu.
Cenâb-ı Hak, bu sevgili kulunun arzusunu kabul buyurdu, Yemâme Savaşı’nda şehitlik merte­besini ona nasip etti.
Hz. Abbad, şehit olmadan bir gün önce Ebû Said el Hudrî’ye (r.a.): “Ey Ebû Said!
Bu gece rüyamda göklerin bana açıldığını, sonra tekrar kapandığını gör­düm.
İnşallah şehit düşmeme alamettir…” dedi.
O gün harp başladığında kahra­manca ileri atıldı ve Ensar’a hitaben: “Ey Ensar! Kılıçlarınızın kınlarını kırın ve bir tarafa ayrılın.” diye seslendi.
Bununla, onlardan, şehit oluncaya kadar düş­manla çarpışmalarını istediğini anlatmak istiyordu.
Onun bu çağrısı üzerine Ensar’dan 500 sahabi, diğerlerinden ayrıldılar.
Hz. Abbad bu Sahabilerle birlik­te Müseylimetü’l-Kezzâb’ın bahçesine kadar ilerledi.
Orada şiddetli bir çarpış­ma oldu.
Birçok sahabi şehit düştü.
Bunların arasında Hz. Abbad da vardı.
Her tarafı yara içerisinde ve tanınmaz bir hâldeydi. 
Onu, vücudundaki bir alametten tanıdılar. (45 yaşında)
Allah ondan razı olsun!
Sahabe arasında "İmam" ve "Kur'an dostu" diye tanınmıştı.

 
Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
Bugün 167 ziyaretçi (223 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol