Berâ b. Mâlik (ra)

Cesaret ve kahramanlığı ile meşhur sahâbî.
Hazrec kabilesinin Neccâr oğulları sülâlesine mensup olup meşhur sahâbî Enes b. Mâlik’in kardeşidir.
Hudeybiye’de Resûlullah’a biat edenler arasında o da vardı.


Suffe Medresesi’nin ilim ve hadis rivayeti sahasında yetişmiş mümtaz talebesi Enes bin Mâlik’in (r.a.) kardeşi olan Berâ bin Mâlik (r.a.), Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) himaye ve tedrisi altında ilmî hizmetlerde olduğu kadar, kendisine mümtazlık vasfı kazandıran maddi ve manevi fetihlerde de bulunmuş bir sahabidir.
Her iki kardeş de, nübüvvet nurunun zengin parıltılarına mazhar olarak, hayatları bo­yunca İslam hizmetinde bulunmuşlardır.


Berâ bin Mâlik, harp meydanlarında düşman saldırılarını püskürten bir İslam kahramanıdır.
Onun şecaat ve cesaret istidadını gören Resû­lul­lah Efendimiz, o sahada daha fazla gelişmesini temin etmiştir.
Onun mümtaz hayatını tedkik etti­ğimizde, hemen bütün savaşlara, Re­sû­lul­lah ile beraber katılmış olduğunu görürüz.
(Bedir gazvesi dışında)


Berâ, Re­sû­lul­lah’ın vefatından sonra da kahramanlığını büyüterek sürdürür.


Yalancı Peygambere karşı

Müseylimetülkezzâb üzerine Hz. Ebû Bekir’in gönderdiği orduya katıldı.
Müseylime askerleriyle beraber, her yönden tahkim edilmiş ve içerisinde cereyan eden çetin savaş sebebiyle sonraları “hadîkatü’l-mevt” (ölüm bahçesi) denilen bir mevkide mevzilenmişti.
Buraya hiçbir yerden girme imkânı bulunmadığından Berâ mızraklar ucunda havaya kaldırılan bir kalkan içinde içeriye fırlatılmasını ısrarla istedi.
Bu şekilde oraya girdikten sonra etrafını kuşatan düşman askerleriyle çarpışa çarpışa giriş kapısına kadar ulaştı ve müslümanların içeri girmesini sağladı.

Açılan kapıdan içeri giren İslam ordusu, Müseylime’yi mağlup ederek öldürür.
Ancak seksenden fazla yara aldı.
Tedavisiyle bizzat Hâlid b. Velîd’in bir ay kadar meşgul olması sonucu iyileşebildi.

Hz. Ömer döneminde

Berâ Hz. Ömer devrinde İran’ın Fars bölgesindeki fetihlere katıldı.
Hz. Ömer (r.a.) onun cesaret ve gözüpekliğini bildiği hâlde, ordu kumandan­lığına getirilmemesini tembih etmiştir.
Olağanüstü cesaretinin müslümanların hayatını tehlikeye sokabileceğini düşünen Hz. Ömer hiçbir savaşta Berâ’ı kumandan tayin etmemiş, hatta sırf bu sebeple kumandanlarına gönderdiği bir mektupta ona bu tür bir görev verilmemesini hatırlatmıştı.
Çünkü heyecanı yüzünden gözünü kırpmadan düşman çemberine atılıp Müslümanları zor durumda bırakabileceğin­den endişe duymuştur.
Gerçekten Berâ, savaşların çoğunda böyle yapmıştır.
Hz. Peygamber bir hadisinde Berâ’ın mânevî değerine işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Saçı başı dağınık olduğu, eski elbiseler giydiği için kendisine önem verilmeyen öyle kimseler vardır ki şöyle olsun diye dua etseler Allah isteklerini geri çevirmez.
Berâ b. Mâlik de bunlardandır”
Nitekim savaşlarda zor durumda kalan müslümanlar ona başvurarak Allah Teâlâ’dan zafer niyaz etmesini isterlerdi.

Bu savaşta Berâ bin Mâlik’in gösterdiği kahramanlığın hangi duygudan kaynaklan­dığını, Medine ahalisine hitaben söylediklerinden çıkarabiliriz: “Ey Medine ahalisi!
Bugün artık Medine’nizi yok farz edin.
Malınızı mülkünüzü yok farz edin.
Bugün, sizin için sadece ve sadece Allah rızası vardır, cennet vardır.”
Bu coşkun iman duygusundan aldığı hız ve ilhamla, cesaret ve şecaatle savaşa katılan Berâ bin Mâlik’in bu harpte 80 küsûr yara aldığı rivayet edilmektedir.
Yaralarının tedavisiyle bir ay müddetle, bizzat Hâlid bin Velid ilgilenmiştir.
Hz. Berâ, sürekli Allah’a yalvarır, dua ederdi: “Yâ Rabbi, ölüm beni yatağımda yakalamasın.
Allah’tan ümit ederim ki, beni yatağımda ölüme teslim etmesin.”
Sesi çok güzel olduğu ve zaman zaman şiirler söylediği için kardeşi Enes’in, “Ne zamana kadar böyle devam edeceksin?”deyişine çok kızar, “Sen benim yatakta öleceğimi mi sanıyorsun?!”diye çıkışırdı.
Şehadetin derin ve coşkun manası ruhuna öyle karışmıştır ki, yatakta ölmeyi kendisi için büyük bir musibet saymaktadır.
Berâ’nın ruhu, kahramanlığının kuvvetli sevkiyle şehadet arayıp rahat ölümü kabul etmediği için, Allah ona o yüce mertebeyi nasip etti.

Tuster’in fethine katıldı.

Tuster Harbi’nde üstün kahramanlıklar gösterdi.
Savaş başlangıçta Müslümanların mağlubiyetiyle sonuçlanacak gibiydi.
Mücahitler zor durumdaydılar.
Sahabiler birbirleriyle istişare ediyor, zafer için yeni savaş stratejileri bulmaya çalışıyorlardı.
Bu arada gizliden gizliye gözler Berâ’ya yöneliyordu.
Bakışlar, kahramanlığını çok güzel anlatan gözlerine kayıyordu.
Zaferi getirecek, fethi yaklaştıracak, sanki onun cesaret işaretiydi.
Bu sırada Hz. Berâ bin Mâlik, yüce şehitlik makamının sessiz işaretlerini görüyor gibiydi.
Ve Berâ, sahabilerle birlikte hücuma geçti.
İran ordusu için bozgun görünmüştü.
Düşman kumandanı öldürüldü, Tuster’in fethi göründü.
Re­sû­lul­lah’a kavuşma aşkıyla yaşayan Hz. Berâ bin Mâlik, 100 kişiyi öldür­dükten sonra “Hürmüzan” isimli bir İranlının kılıcıyla şehadet şerbetini içti, ger­çek dost ve sevdiklerinin yanlarına kanatlandı.
Suffe Medresesi’nin yetiştirdiği bu kahramanlık timsali mücahit, son nefesine kadar varlığını, İslam’ın yayılması için sarf etmişti.
Cenâb-ı Hak, şehitlik merte­besiyle onu şe­reflendirmiş, mükâfatını vermişti. (668)

Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
visitor counter
 
Bugün 132 ziyaretçi (145 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol