Kabile : Neccaroğulları
D. 612 Medine
Baba : Malik b. Nadir Anne : Ümmü Süleym
V. 709 / 90 Basra / Irak
O gün Medine, Kâinatın Efendisi’ni karşılamaya hazırlanıyordu.
Hz. Peygamber (a.s.m.) ufukta görününce, hemen birkaç çocuk şehirdekilere müjdeyi vermek için koşturuldu. Bunları arasında sekiz-dokuz yaşlarında, sevimli bir çocuk olan Enes de vardı. Enes’in annesi, Birinci Akabe Biatı’nda Müslüman olmuştu. Kocası Mâlik, Hicret’ten evvel vefat etmişti. “Ümmü Süleym” ismindeki bu hanıma, Medineli zenginlerden, o zaman henüz Müslüman olmamış bulunan Ebû Talha talip oldu.
Ümmü Süleym ise, Müslüman olmadığı takdirde teklifini kabul etmeyeceğini söyledi.
Ebû Talha bu şartı kabul ederek Müslüman oldu ve Enes’in annesiyle evlendi. Böylece Enes, baba hasretini biraz olsun dindirmiş oldu. Bir müddet sonra ailesi Enes’i, Resûlullah’ın hizmetine verdi. Böylece başlayan beraberlik, Resûlullah’ın beka âlemine irtihâline kadar devam etti. Hz. Enes son ânına kadar Resûlullah’ın hizmetinde bulundu. Onun birçok sırrına vâkıf oldu.
Öyle ki, Resûlullah’ın sadık bir sırdaşı hâline geldi. Hz. Enes, Resûlullah’ı çok sever, ona hizmet etmekten büyük bir huzur ve lezzet duyardı. Sabahları herkesten önce kalkar, Peygamber Mescidi’ne giderek
Resûlullah’a hizmet ederdi. Resûlullah oruca niyetlenecekse sahur yemeğini hazırlar ve sahurdan sonra da onunla sabah namazını kılardı. Zaten Hz. Enes, Yüce Peygamberimizin hizmetine girdikten sonra her gün sabah namazlarını Resûlullah ile birlikte kılma saadetine ermişti. Resûlullah da bu sevimli hizmetkârını çok sever, ona daima dua ve ikramda bulunurdu. Bir defasında Hz. Enes’in annesi Ümmü Süleym (r.a.), Resûlullah’tan Enes hakkında mal ve evladının çok olması için dua etmesini istemişti.
Hz. Peygamber de, “Allah’ım, onun malını ve evladını çoğalt, ona verdiklerini bereketlendir!” diye dua etmişti.
Bu duanın kabul olunduğu, Hz. Enes’in sonraki hayatında açıkça görülmüştür. Bir defasında ona hitaben şöyle buyurdu: “Evladım, kalbinde hiç kimseye karşı kötülük düşüncesi olmadan yaşamaya gücün yeterse yap.
Evladım, bu benim sünnetimdendir.
Kim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur, beni seven kimse de cennette benimle beraberdir.” Resûlullah (a.s.m.) başka bir gün ise, “Evladım, evine girdiğin zaman selam ver.
Senin ve ev halkın için berekete sebep olur.” buyurdu.
Uzun yıllar Resûlullah ile birlikte bulunması sebebiyle sünnet-i seniyyeyi çok iyi bilen Hz. Enes, kendi hayatında da sünneti en güzel şekilde yaşadı.
Her hareketinde Resûlullah’ı taklit etti. Peygamberimizin, “Şüphesiz ki üç nefeste içmek, susuzluğu daha iyi giderici, zararsız ve sağlığa daha uygundur.” buyurduğunu rivayet eden Hz. Enes, “Ben de üç nefeste içerim.” diyerek, sünnete olan bağlılığını ifade ederdi. Hz. Enes, Resûlullah ile birlikte bütün savaşlarda bulundu.
Bedir Harbi’ne katıldığında henüz 12 yaşındaydı. Resûlullah hayatta iken bir an olsun yanından ayrılmayan Hz. Enes, Dört Halife devrinde de mühim vazifeler yaptı. Hz. Ebû Bekir (r.a.) zamanında Bahreyn havalisinin zekât borçlarını toplamakla vazifelendirildi ve bu vazifeyi en güzel şekilde tamamladı. Hz. Ömer (r.a.) devrinde kendisini fıkıh ilmine verdi. Basra’da yerleşerek, etrafında toplanan talebelere ilim öğretti. Bu esnada, Hz. Ömer’in meşveret meclisinde de vazife yapmaktaydı.
Hz. Osman ve Hz. Ali (r.a.) zamanlarında münafıklar tarafından çıkarılıp körüklenen fitnelere karışmadı, halkın da karışmasına mâni olmaya çalıştı. Bütün mesaisini ilim öğrenmeye ve talebe yetiştirmeye hasretti. İçlerinde devrin halifelerinin de bulunduğu yüzlerce talebe yetiştirdi. Çok zengin olmasına rağmen Hz. Enes’in son derece sade ve zahidane bir hayatı vardı.
Servetini fakirler ve bilhassa talebeleri için harcadı. Namazlarını o derece dikkat ve huşu içinde kılardı ki, Resûlullah’ın nasıl namaz kıldığını soranlara Hz. Enes’in namazı örnek olarak gösterilirdi. Onun mümtaz vasıflarından birisi de, hakperestliği, zulüm ve haksızlık karşısındaki cesaret ve gayretiydi. Zalimler karşısında hakkı söylemekten asla çekinmezdi.
Nitekim meşhur zalim Haccâc bile onun bu vasfını bildiği için ona zulmetmekten çekinmiş, hattâ derslerine devam edip gönlünü almaya çalışmıştır. Âlim sahabilerin ileri gelenlerinden olan Hz. Enes, 2 bin 286 hadis rivayet ederek, “en çok hadis rivayet eden sahabilerin üçüncüsü” olmakla şereflendi. Peygamberimizden gördüklerini, duyduklarınıMMüslümanlara tebliğ etti.
Hicret’in 93. yılında 100 yaşını aştığı bir sırada Basra’da vefat etti.
Böylece burada vefat eden en son sahabi oldu.
Allah ondan razı olsun!
ENES b. MÂLİK
Ebû Hamza Enes b. Mâlik b. Nadr el-Ensârî
Hz. Peygamber’e hizmetiyle tanınan ve en çok hadis rivayet eden sahâbîlerden biri.
Hicretten on yıl önce doğdu (612) “Ebû Hamza” künyesini Resûl-i Ekrem vermiştir. Resûlullah’a on yıl hizmet ettiği için “Hâdimü’n-Nebr lakabıyla anıldı. Babası Mâlik b. Nadr’ın müslümanlara karşı olduğu, İslâmiyet’in Medine’de yayılmaya başladığı günlerde karısı Ümmü Süleym’in müslüman olmasına kızarak Şam’a gittiği ve orada öldüğü rivayet edilmektedir. Enes’in annesi Ümmü Süleym, kardeşi Berâ b. Mâlik, teyzesi Ümmü Haram, adını aldığı amcası Enes b. Nadr ve üvey babası Ebû Talha tanınmış sahâbîlerdendir. Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettiği zaman henüz on yaşında, okur yazar ve zeki bir çocuk olan Enes’i annesi veya üvey babası Resûl-i Ekrem’in hizmetine verdi. Enes b. Mâlik Hz. Peygamber’in vefatına kadar on yıl onun hizmetinde bulundu. Resûl-i Ekrem’in terbiyesiyle yetişen Enes onunla birlikte Hudeybiye Antlaşması, Hayber seferi, Umretü’l-kazâ, Mekke’nin fethi, Huneyn Gazvesi, Tâif Muhasarası ve Vedâ haccında bulundu. Yaşının küçüklüğü sebebiyle savaşçı olarak katılamadığı Bedir Gazvesi’nde de Hz. Peygamber’in yanından ayrılmadı. Resûl-i Ekrem’in vefatından bir müddet sonra Hz. Ebû Bekir Enes’i Bahreyn’e vergi tahsildarı olarak göndermeyi düşündüğü zaman Hz. Ömer onun gençliğinin bu görev için bir engel teşkil etmeyeceğini belirterek bu tayini destekledi. Basralılar’a namaz kıldıran, hadis ve fıkıh okutan Enes b. Mâlik bir müddet Dımaşk’ta kaldı; daha sonra Basra’ya yerleşti. Abdullah b. Zübeyr’in halifeliği zamanında kırk gün süreyle Basra valiliği yapan Enes İran savaşlarına katılarak Tüster’in fethinde bulundu ve esir alınan Tüster Valisi Hürmüzân’ı Hz. Ömer’e kendisi götürdü. Emevî halifelerinin çoğuna yetişen Enes Haccâc’ın zulmüne uğrayanlardan biridir.