Abdullah b Zülbicâdeyn

Abdullah bin Zülbicâdeyn (r.a.)

Abdullāh b. Abdinühm b. Afîf el-Müzenî
(ö. 9/630)

Kabilesi : Müzeyne
Tebük Seferi’nde şehît olan ve Peygamber Efendimizin kabre bizzat indirdiği sahabe.

Cahiliye Devri insanları, içlerindeki batıl inançların dışa taşan işareti olarak putları kutsi görüyor ve ibadet ediyorlardı.
Hattâ birçoğunun ismi “Lat’ın kulu,” “Uzzâ’nın kulu” manasına geliyordu.
Peygamberimiz (a.s.m.), Cahiliye Devri’nin kötü bir âdeti olarak konulan, küfrü ve şirki ihsas eden bu isimlerin hepsini değiştirdi.
İşte, Cahiliye döneminin inançlarını hatırlattığı ve “putlara kul olmak” manası­nı taşıdığı için Peygamberimizin (a.s.m.) ismini değiştirdiği şahıslardan biri de, Abdullah Zülbicâdeyn idi (r.a.).
Suffe Medresesi’nin bu muhterem talebesinin ismi İslam’a girmeden önce, “Uzza” isimli putun kulu manasına gelen “Abdüluzza” idi.
Müslüman olduğunda Re­sû­lul­lah Efendimiz, “Hayır, sen Abdüluzza de­ğil, Abdullah’sın.” buyurarak onun ismini değiştirdi.
Abdullah Zülbicâdeyn (r.a.) yetimdi.
Amcasının yanında kalıyordu.
Amcası ona çeşitli ikramlarda bulunurdu.
Bir gün Abdullah’ın Müslüman olduğunu
öğ­renince çok kızdı.
Abdullah’ı yanına çağırdı ve “Duyduğuma göre, sen Muhammed’e tabi olmuşsun.
Eğer bundan vazgeçmezsen, sana verdiğim elbiseler dâhil bütün ikramlarımı, hediyelerimi geri alırım!” dedi.
Hz. Abdullah onun bu tehdidine aldırış etmedi.
Pervasız bir şekilde, “Evet amca, ben Müslüman’ım!” cevabını verdi.

İki elbise sahibi

Bunun üzerine amcası, üzerindeki elbiselere varıncaya kadar ona verdiği her şeyi geri alarak annesine gönderdi.
Annesi de kalın bir elbise verdi.
Abdullah üzerindeki bu el­biseyle Re­sû­lul­lah’a giderken yolda elbisesi ikiye ayrıldı.
O da, elbisenin bir kısmını be­linden alt tarafına, diğer kısmını sırtına aldı.
Öylece Re­sû­lul­lah’ın huzuruna gitti.
Abdullah el-Müzeni’yi gören hayrete düşüyordu.
Mescid-i Nebevi’ye yaklaştıkça ağzından şu sözler dökülüyordu: “Ben geldim Ya Resulallah! İman ederek geldim, Allah’ı bir, Muhammed’i O’nun Resulü tanıyarak geldim...”
Resûlullah Efendimiz onu görünce şöyle bir bakıverdi ki, ayakları kanlar içerisinde.
Efendimiz “Sen kimsin?” dedi.
“Ben Abdullah bin Amr el-Müzeni’yim” dedi ve ba­şından geçenleri Peygamberimize anlattı.
Onun bu fedakârlığı Re­sû­lul­lah’ı çok duygu­landırdı.
Ona iltifatta bulundu.
Ayrıca, “iki elbise sahibi” manasına gelen “Zülbi­câ­deyn” lakabını verdi.
Bundan böyle Hz. Abdullah bu lakabıyla birlikte anılacaktı.
Sonra sahabeye dönerek, “Bu kardeşinizi giydirin!
Allah size rahmet etsin” buyurdular. 
Hz. Abdullah, Müslüman olduktan sonra, devamlı Resû­lul­lah ile beraber kal­mayı arzu etti ve ondan bir dakika olsun ayrılmak istemedi.
Re­sû­lul­lah ile bera­ber kaldıktan sonra gece gündüz Kur’ân okur, dua ve ibadetle meşgul olurdu.

Kalbi yanık

Bazı günler Re­sû­lul­lah’ın kapısına gider, oturur, tespih ve tekbirle vakit geçirir­di.
Hz. Ömer (r.a.), Re­sû­lul­lah’a giderek, bu hareketin riya olup olmadığını sor­duğunda, Hz. Peygamber, “Ey Ömer, bırak onu.
O, Allah’a dua eden, yalvaran, kalbi yanıklardandır .” buyurdu.

Tebük seferine katıldı

Hz. Abdullah, Re­sû­lul­lah ile birlikte Tebük Seferi’ne katıldı.
Çok büyük kah­ra­manlıklar gösterdi.
Gazve sırasında hummaya yakalandı ve bir gece şehid oldu.

Efendimiz (sav) bizzat kabre koydu

Peygamberimiz onun naaşını kabre koyduktan sonra, “Ey Allah’ım, ben ondan razıyım, Sen de ondan razı ol.” diye dua etti.
Peygamberimiz onun vefatından müteessir olmuştu.
Bunu gören sahabiler, “Yâ Re­sû­lal­lah, Abdullah’ın vefatına üzüldünüz!” dediler.
Peygamberimiz, “Evet, çünkü o, Allah ve Resûlünü seviyordu.” buyurdu.


Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
Bugün 85 ziyaretçi (114 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol