Sa’d bin Ubâde (r.a.)
 

Hz. Sa’d (r.a.), Medineli Müslümanlardandır.
İkinci Akabe Biatı’na katıldı.
İslam nurunun Medine’yi aydınlatmasında çok büyük gayret gösterdi.
Malıyla canıyla İslam davasına hizmet etti.
Uhud Savaşı’ndan itibaren Peygamberimizle (a.s.m.) birlikte bütün savaşlara katıldı ve Evs kabilesinin sancaktarlığını yap­tı.
Hz. Sa’d’ın bizlere ışık tutacak birçok vasfı vardır.
Bunlardan en belirgin olanı, cömertliğidir.
Öyle ki, tanıdığı tanımadığı herkese yemek yedirir, misafirsiz sofraya oturmaya razı olmaz, misafir ne kadar çok olursa o derece sevinirdi.

Sa’d bin Ubâde, Ashâb’ın fakirlerine, bilhassa Suffe Ashâbı’na her vesileyle ikramlarda bulunurdu.
Bir defasında da bu sahabilerden 80 tanesini birden evine götürdü.
Onlara çeşitli yemekler ikram etti.

Hz. Sa’d çoğu zaman onların giyecek
ih­tiyaçlarını da karşılıyordu.
Hz. Sa’d da çoğu zaman sofrasını Peygamberi­mizle şereflendiriyordu.
Peygamberimizle birlikte bir sefere katılmıştı.
Peygamberimizin yiyecek yüklü bir devesi kayboldu.
Sahabiler deveyi çok aramalarına rağmen bulamadı­lar.
Bir müddet sonra Cenâb-ı Hakk’ın izniyle deve geri geldi.
Hz. Sa’d, devenin kaybolduğunu işitmişti.
Fakat geri geldiğinden habersizdi.
Yanında bulunan yiyeceklerden çok az bir kısmını kendisine ayırdıktan sonra kalanını bir deveye yükleyerek Peygamberimize götürdü,
“Yâ Re­sû­lal­lah!
Erzak yüklü devenizin kaybolduğunu işittim.
Yanımda bulunan yiyecekleri size getirdim.
Bunları benden kabul ediniz.” dedi.
Hz. Sa’d’ın bu fedakârlığından son derece memnun olan Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Allah bize erzak yüklü devemizi geri gönderdi.
Siz artık yiyeceklerinizi götürünüz.
Allah size onu mübarek kılsın!
Ey Ebû Sâbit!
Medine’ye geldiğimiz günden beri bizi ağırlamak için yaptıklarınız yetmiyor mu?”
Sa’d bin Ubâde, Peygamber Efendimizin bu sözlerine karşılık olarak,
“Yâ Re­sû­lal­lah!
Biz, İslam’la müşerref olduğumuz için Allah ve Resûl’üne minnettarız.
Vallahi mallarımız içerisinde sizin almış olduğunuz şeyler, bize bırakmış
ol­duklarınızdan daha çok hoşumuza gider.” dedi.
Hz. Sa’d’ın ihlasla söylediği bu sözler karşısında Peygamberimiz onu şöyle taltif etti: “Ey Sa’d! Doğru söylüyorsun.
Felaha ve kurtuluşa ermiş olduğunu müjdele­rim!
Güzel ahlak Yüce Allah’ın elindedir.
Allah, güzel ahlakı kime bağışlamayı dilerse, ona bağışlar.
Allah sana güzel ahlakı bağışlamıştır.”
İslam davası uğrunda malını tasadduk etmekten çekinmeyen, Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiklerini yine O’nun yolunda sarf eden Hz. Sa’d, bazı savaşlarda mücahitlerin silah, teçhizat ve erzak ihtiyaçlarını temin ediyordu.

Bir defasında İslam ordusuna 10 deve yükü hurma göndermişti.
Bu fedakârlığından dolayı son derece memnun olan Peygamberimiz, “Ey Allah’ım! Sa’d ve Sa’d’ın ailesini rahmetinle esirge!” diye dua etti ve “Sa’d bin Ubâde ne iyi insandır!” buyurdu.

Peygamberimiz diğer sahabileri ziyaret ettiği gibi, Hz. Sa’d’ı da zaman za­man ziyaret eder, hâlini hatırını sorardı.
Bir gün yine ziyaretine gitmişti.
Selam verdi, fakat içeriden bir cevap alamadı.
Tekrar selam verdi, yine bir ses duymadı.
Üçüncü defa selam verdi, bu defa da cevap alamayınca döndü.
Hz. Sa’d, Re­sû­lul­lah’ın uzaklaştığını görünce hemen koştu ve “Anam babam sana feda ol­sun, yâ Re­sû­lal­lah!
Selamınızı işitiyor ve cevap veriyordum; bize verdiğiniz selamların sayısını artırmak için, cevabımı size işittirmiyordum!” dedi.
Sonra Peygamberimizi evine davet etti.
Uzun bir müddet Re­sû­lul­lah’ın sohbetinden feyiz aldı.
Hz. Sa’d, Hicret’in 15. yılında vefat etti.
Allah ondan razı olsun!

Sahabe Efendilerimiz Radıyallâhü Anh
 

 A  B
 C  D
 E  F
 H  İ
 K  M
 N  O
 R  S
 T  U
 V  Z


 
 
Bugün 144 ziyaretçi (196 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol