Abdullah bin Ebî Bekir (r.a.)
Abdullāh b. Abdillâh Ebî Bekr b. Osmân el-Kureşî et-Teymî (ö. 11/632-33)
Hz. Abdullah, Hz. Ebû Bekir’in oğlu,
Peygamberimizin de kayın biraderi idi.
Hz. Esmâ ile öz kardeş, Hz. Âişe ile de baba bir kardeş olan Abdullah, Mekke’de doğdu.
Peygamberimizin (sav) ve babasının hicretinde yardımcı.. (istihbarat görevlisi)
İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman olmuştu.
Zeki ve maharetli bir insandı.
Peygamberimizin hicretinde mühim hizmeti oldu.
Peygamberimiz, Hicret esnasında üç gün Sevr Mağarası’nda kalmıştı.
Hz. Abdullah hem onlara yiyecek getiriyor, hem de babasının tembihi üzerine müşriklerin arasında dolaşarak topladığı haberleri geceleyin Peygamberimize ulaştırıyordu.
Orada koyun güden Hz. Ebû Bekir’in hizmetçisi de, Abdullah’ın (r.a.) izlerini kaybediyordu.
Abdullah çocuk denecek yaşta idi.
Fakat son derece önemli bir görev yapmaktaydı.
Bu tehlikeli vazifeyi yerine getirme konusunda hiç tereddüt etmedi.
Çok cesurca hareket etti.
İstihbarat işini başarıyla tamamladı.
Babasının evde kalan 5 bin dirhem parasını da alıp getirdi.
Onun bu hizmeti adının İslâm Tarihine geçmesine sebep oldu.
Hz. Âişe (r.anha) üvey kardeşinin bu son derece tehlikeli işteki başarısını takdir eder ve muvaffakıyyetini onun cesaretli, akıllı ve becerikli oluşuyla açıklardı.
Savaşları
Hz. Abdullah, Mekke’den hicret ederek “Muhacir” olma faziletini kazandı.
Mekke’nin Fethi’nde bulundu.
Huneyn Savaşı’na katıldı.
Huneyn’den kaçan Sakif ve Hevâzinlilerin toplanmalarına mâni olmak için, onların sığınıp, saklandıkları Tâif Kalesini muhâsara etti.
Muhâsarada ok isâbet edip, yaralandı.
Medîne’ye yaralı olarak döndü.
Yarası iyileşmedi.
Babasının halifeliğinin ilk yılında yarası açıldı.
Kurtulamayarak vefat etti.
Taif şehidi sayılır.
Cenaze namazını Hz. Ebû Bekir kıldırdı.
Yaralandığı Ok'un hikayesi
Ebû Bekir (r.a.), Abdullah’ın yaralandığı oku saklamıştı.
Sonradan Müslüman olarak Medine’ye gelen Sakîf heyetine oku gösterdi ve: “Bunu tanıyanınız var mı?” diye sordu.
Sâid bin Übeyd (r.a.): “Bu oku ben yonttum,ucunu da ben sivrilttim.
Tüyünü ben taktım ve ben attım.” dedi.
Hz. Ebû Bekir, bir insanın müşrik olarak ölüp cehenneme gitmesini asla istemezdi.
Eğer oğlu Sâid bin Übeyd’i öldürseydi o cehenneme giderdi.
Fakat onun eliyle ölen oğlu şehitlik makamını kazanmıştı.
Bu sebeple Sâid bin Übeyd’e şöyle dedi: “Bu ok Ebû Bekir’in oğlunu şehit eden oktur.
Ona senin elinle şehitlik veren, seni onun eliyle küfür üzere öldürmeyen Allah’a hamd olsun!
Onun rahmeti ve ikramı ikinizi de kuşattı.”
Hz. Said de o savaşta müşrik olarak öldürülmediğine sevindi, Allah’a şükretti.
Allah onlardan razı olsun!
|
|
|
 |
|